Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

24 Mart 2014 Pazartesi

Baba Mektubu : Görülmüştür...





Baba Mektubu : Görülmüştür…

16 MART 2014 tarihinde, “Oğul mektubu görülmüştür” başlıklı yazımda,
İstanbul Askeri Casusluk Davası'ndan tutsak edilen Deniz Pilot Yüzbaşı Özcan Özdemir’in oğlu Barbaros Tuğberk Özdemir’in mektubunu yayınlamıştım.
Şimdi de, Balyoz Davasından tutsak edilen Deniz Kurmay Albay Mehmet Cenk Dalkanat’ın babası, Emekli Deniz Kurmay Albay Yılmaz Dalkanat’ın yazdığı mektubu yayınlıyorum…
Bilirsiniz belki…
Çocuk, babası ile yolda yürürken şöyle der:
- El ele tutuşalım mı baba?
Babası,
- Tabi yavrum. Hadi tut elimi o zaman…
Çocuk,
- Hayır baba. Senin benim elimi tutmanı istiyorum…
Babası şaşırır ve sorar:
- Neden ki?
Çocuk yanıtlar:
- Eğer ben senin elinden tutarsam ve bel ki düşersem, elini bırakabilirim ama, sen benim elimden tutarsan, biliyorum ki sen sıkı sıkı tutarsın ve hiç bırakmazsın…
İşte Yılmaz Dalkanat da, hala oğlunun elinden tutan bir baba…
Oğlu için mücadeleye, adı gibi yılmadan devam ediyor…
Eylemlere katılıyor ve hiç birini kaçırmıyor…
Diğer subayların aileleri ve yakınları ile birlikte, kendi ülkesinde tutsak alınan Mustafa Kemal’in askeri olan oğlu için, adalet aramaya devam ediyor…
Her zaman söylüyor ve yazıyorum: Bu davaların toplumda karşılığı yoktur… Vicdanları sızlatmaya devam etmektedir…
Biliyor ve inanıyoruz ki, hepsi bir birinden masumdur… 
Fazla yorum yapmadan, Yılmaz Dalkanat’ın mektubunu, noktasına virgülüne dokunmadan aynen yayınlıyorum:


Heba edilen hayatlar…

Yılmaz DALKANAT
E.Dz.Kur.Alb
Balyoz davasından tutsak Dz.Kur.Alb.
Mehmet Cenk Dalkanat’ın babası


OĞULLARIMIZI memur maaşımız ile elimizde geldiği kadar iyi bir eğitim vererek, sağlıklı bir şekilde yetiştirdik. Onlarda bizi mahcup etmediler, sağlıklı bir yaşamla ve kendi eğitimlerine dikkat ederek, çalışarak büyüdüler. Evlenerek, aile kurdular. Güzel ve sağlıklı çocukları, torunlarımız oldu. Mutlu ve sağlıklı bir yaşamları var, çok şükür YÜCE ALLAHIMIZ bize bunu gösterdi, derken. Bir takım insan diyemeyeceğimiz yaratıklar, vicdansızlar, her türlü ahlak ve dinsel öğretiden nasip almamışlar, bizlerin başına BALYOZ davası denilen bir şeyi musallat ettiler.Nereden çıktı bu yaratıklar, vicdansızlar, neden bunu bize yaptılar? Bizden alıp veremedikleri, nedir?
Hiç ilişkimizin ve haberimizin olmadığı, tamamen üçüncü şahısların yazdığı iddia edilen listelerde ismi yazılmış, olmayan bir toplantıya ait bir toplantı sonuç raporunda ismi yazılmış, hatta tezine bir bölüm ilave edilerek, darbecilikle ilişkilendirmek istenmiş.  
Önce polis tespit tutanağında ve sonra iddianamede yer alan şeylerle, mahkemenin sonra Yargıtay’ın kararı ile 16 yıl hüküm giyilmiştir.
BALYOZ davası ile ilgili olaylar başladığında ve hakkımızda yargılama olurken kendimizi savunmak için avukat tuttuk.
Zannettik ki, mahkeme ve hakimler bizi olağan hukuka göre yargılayacak, biz kendimizi savunacağız. Bilirkişi kurumunda görev alanlar, olağan görevini yapacak, özenli bilirkişi raporlarını hazırlanacak. 
Sonuçta, hakimler, hukuk ve vicdanları ile davayı değerlendirecek. Bunların böyle olmadığını kısa sürede anladık. Sanki, her şey başından belli idi ve bunu görüyorduk. 

Mehmet Cenk bir yaşında, doğum
gününde ve annesi
Şükran hanımın kucağında...
20 Ekim 1968
Mahkemede görüneni, dile getiriyorduk. 
Bize güvence olacak ifadeler, Mahkeme başkanı tarafında ifade ediliyordu. Bizde bu sözleri dile getiren mahkemeye güveniyorduk. Bu sırada kandırılıyor muşuz…
Genelkurmay Başkanından bize gelen, mahkeme ile uğraşmayın, savunmalarınız kısa kesin, şeklindeki tavsiyelere uyuyorduk. 
Bir an evvel davanın sonuçlanmasının yararımıza olduğu şeklinde yönlendirmeler, oldu. Mahkeme sonuçlandı. Beraat beklerken, aklımızdan geçmeyen cezalarla karşılaştık. Hüküm çok ağırdı. Bu hüküm birde; hiç ilginiz olmayan, hiçbir fikriniz ve işleviniz olmayan, tamamen bihaber bir şey için ise, kabul edilemeyecek şeydi.
Türkiye derdimizi anlatacak birilerini arıyor… düştüğümüz bu karanlık kuyudan kurtulmak için çıkış yolu bulmaya çalışıyorduk… hiçbiri olmadı.
Ülkemizin yetkin kimi varsa konuştuk… derdimizi anlattık. Bize bu dava siyasi dediler. Siyasi dava ne demek dedik? Hukuk literatüründe bu çeşit bir dava türümü var mı? Eğer varsa, bunun yasası nedir? Siyasi davada savunma geçerli mi? Bizimle konuşan hukukçuların, neden savunma yaptınız? Dediler. Savunma yapamayacaktınız. Tam bir çıkmaz… adeta her şey karşımızda duvar gibi,  bu duvara çarpıp olduğumuz yerde, bitiyoruz. 
Her çalışma, teşebbüs ve çaba sonuçsuz, tam anlamı ile hüsran… Hak ve hukuk diye bir şey yok…Bir anlayışın esiriyiz…tutsağıyız… Bu mu? Hukuk devleti Türkiye! 
İçinde hayatınızı verdiğiniz kurumunuza, TSK ya, gelince; sanki bulaşıcı bir şeymiş gibi, kurum olarak, çalışanları olarak adeta sizden kaçıyordu. Dava ile ilgili taleplerimiz, gerçeğin ortaya çıkarılması gibi şeylerin hiçbirinin, dikkate alınıp  çalışma yaptıklarını, göremiyorduk. Belki bir şeyler yapılıyordu. Ancak, etkili olunacak ciddi çalışmaları duymadık. 
Hatta, davayı bırakın, TSK’ya ait bir süre gizlilik dereceli belge, ortalıkta dolaşıyordu. Örneğin, Oğlum Dz.Kur.Alb. Mehmet Cenk DALKANAT’ın Deniz Harp Akademisinden mezun olurken yazdığı tezine yapılan ilavedir. Tezin gizlilik derecesi HİZMETE ÖZEL dir. İlave edilen doküman GİZLİ gizlilik dereceli “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Gelecekte İcra Edeceği Faaliyetler (Görevler) Neler Olacaktır?”  başlıklıdır. İddianamede yer alan bu konu Milli Gazete de “darbeyi tezinde yazdı” şeklinde haber yapıldı.

Mehmet Cenk, beş yaşındayken, babasının görev yaptığı
TGC İstanbul Muhribi köprü üstünde... 1972
Genelkurmay Başkanlığı bu kadar açık yapılan bu belge çarpıtılmasını, rahatlıkla ve açıkça mahkemeye iletilebilirdi. Ayrıca haber yapan gazete yazı yazılabilirdi. Neden gereği yapılmadı? En azından gizlilik dereceli dokümanların bu şekilde sorumsuz ellerde ve şekilde bulunması, soruşturulamaz mıydı?  İlgililer ve bunları ele geçirenler hakkında soruşturma, idari ve adli yasal işlemler, neden yapılmadı? Bu gibi bir çalışmanın, yargılamanın seyrine etki edeceği gibi, suçlanan suçsuzların lehlerine sonuçları olacaktı. 
Neden bundan kaçınıldı? Yoksa, tutuklananların dışında kalanlar bize bu kumpası kuranlar mıydı? TSK’yı ele mi geçirmişlerdi? Son günlerde ortaya çıkan gazete haberleri bu düşünceyi onaylıyor muydu?
Bana göre;  başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere tüm sicil amirleri görev ve sorumluluklarını yerine getirmemişlerdir, suçludurlar. Görevini yapmayanlar hakkında idari soruşma açılmalı ve suçlular adalete teslim edilmelidir.
Ayrıca, Darbe iddiası ile yargılanan ve hüküm giyen TSK personeli bu işleri eğer yaptılar ise, bundan haberi olmayan geçmiş ve günümüzdeki Başbakanlar, Genelkurmay Başkanları, Kuvvet Komutanları TSK’yı sevk ve idare bakımından sorgulanması gerekmektedir. 
Çünkü, herkesin bildiği bir kural olarak; bunlar sevk ve idare ettikleri komutanlıklarının her şeyinden sorumludurlar. Akla şöyle bir düşüncenin gelmesi kaçınılmaz olmuyor mu? “Bunların altlarında ne olduğundan haberleri yok.” “personelinden haberi yok”…
Neden, bu durumun cezası idare edenlere değil de, idare edilenlere yükleniyor? Hem de düzmece dijital kayıtlarla.
Son zamanlarda ortaya çıkan ortaklar arasındaki çatışma… ortaya dökülen kirli çamaşırlar…bizim nasıl bir ülkede yaşadığımız ve her türlü tehlikeye açık olduğumuzu gösteriyor…
BALYOZ davasında yargılananlar hakkında bir araştırma yapılsa şu görülecektir; Bu subaylar, sıralamada sınıflarının üst sıralarındadırlar. 
Memleket sevgisini, görev aşkını en önde tutan iyi yetişmiş deniz subaylarıdır. Aylarca evlerinden, ailelerinden uzakta, hasret içinde, ülkemizin deniz alaka ve menfaatlerini korumak için çalışırlar… 

Tarihi bir fotoğraf...
Bir fotoğrafta zamanın Genelkurmay Başkanı Org. İlker BAŞBUĞ
(denizci kıyafetinde), Cenk'in komutanı olduğu TCG GİRESUN'u denetlemede.
Cenk SHM (Savaş Harekat Merkezi) inde açıklamalar yapıyor.
Arkada; Tuğa.Caner BENER ve Dz.Kur.Alb.Şafak YÜREKLİ ( Şimdi Tuğa.)
Başbuğ Ergenekon'dan yargılandı ve şu an dışarıda ama,
diğer 3 kişi Balyoz'dan tutsak, hüküm giydi.

Bugüne kadar birçok darbe yapıldı. Askeri vesayet var diyenlerin; iddia ve fikrinin oluşturduğu anlayış Ülkemizin gündemine oturdu. Darbe ve askeri vesayet kamuoyunda konuşuldu ve bunun faturası 2009 yılından itibaren çocuklarımıza çıkarıldı. Bu insanlar 1960 da dünyada bile değildi. 1970 ve 1980 de birçoğu okula bile gitmiyordu. Sizler nasıl olurda, bu saydığım darbelerin açısını onlardan çıkarır, hesaplaşacağız, hesaplaşıyoruz dersiniz…Bu kadar mı? gözünüze kin ve intikam bürüdü…Bu yaptığınız karşılıklı tekrarlanmaz mı? 
Bir gün gelir, sizin bu yaptığınızda darbe veya başka şey olarak algılanır…aynı şey sizlere yapılır…Kısacası; Kin ve intikam, yeni bir kin ve intikam yaratıyor…Çok kötü şey yaptınız.
Şöyle bir düşünelim;
Bir insan doğuyor, büyüyor, okula gidiyor, meslek sahibi oluyor, mesleğini seviyor, mesleğinde başarılı oluyor ve yükseliyor. Yaşınız mesela 46 civarında. Bir gün geliyor, geçmişinizden hiçbir şey kalmamak üzere siliniyor. Yazık değil mi? bu insanlara. 

Deniz Kurmay Albay
Mehmet Cenk Dalkanat
Bir insanın; eğitimi, mesleğinin olması, ailesi olması, çocuğu olması, yaşamının güzel olması, yaşamın doğalıdır. 
Bu doğalı, bazı hainler, kendi çıkarı için başkalarının hayatını yok ettiler, ülkesini satan satılmışlar, ahlaksızlar, kendi beyinleri ile değil başkasını beyni ile hareket ettiler…dünyaya kötü gelmiş kötü gidecek yaratıklar, tahrip ettiler. 
Bu güzide insanların kendi  manevi ve maddi emekleri, aynı şekilde; devletin ve anne-babanın manevi ve maddi emekleri göz ardı edilebilir mi? 
Bu kadar mı kolay? 
Bu emekleri bir anda silinir hale getirmek. 
Suçsuz insanların hapse atıldığı, kumpas yapıldığı ve katakulli oldu, bu ülkeyi yönetenler tarafından dile getirilmiştir. 
Bu durumda; bütün bunları yapanların yanına kar mı kalacaktır? Bizim ülkemizi yönetenlerden, kamuoyundan beklentimiz; bunları yapanların tek tek ortaya çıkarılmalı, adalete teslim edilmelidir.
Heba edilen hayatların sahibi insanlar; şu an sürüp gitmekte yargılama hatasının giderilmesini, adil yargılama yapılmasını istiyor…
Adaletin gerçeği bulmasını istiyor…



NOT 1:
Bu davalarla ilgili olarak, bana gerek telefonla ulaşan ve gerekse bilgi belge göndererek katkı koyan tüm asker ailelerine, yakınlarına teşekkür ediyorum... Biliniz ki, ben sadece mesleki, toplumsal ve bireysel sorumluluklarımı yerine getiriyorum... Mesleğimi yapmaya çalışıyorum, diğer duyarlı ve sorumlu meslektaşlarım gibi...

NOT 2:
Bu konularla ilgili diğer yazıları okumak için tıklayın.

http://vecdialtay.blogspot.com.tr/2014/03/soz-balyoz-tutsaklarnda.html






* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzere; Afganistan, Amerika, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Arjantin, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Bosna Hersek, Brezilya, Cezayir, Çek Cumhuriyeti, Çin, Danimarka, Ekvador, Endonezya, Fas, Fransa, Finlandiya, Güney Afrika, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Haiti, Hırvatistan, Hindistan, Hollanda, Irak, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsviçre, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Katar, Kazakistan, Kenya, Kosta Rika, Kuveyt, Makedonya, Malta, Malezya, Mısır, Moldova, Monako, Libya, Litvanya, Lübnan, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Pakistan, Panama, Portekiz, Polonya, Rusya, Senegal, Sırbistan, Singapur, Suudi Arabistan, Tayvan, Tayland, Ukrayna, Venezuela, Vietnam ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz…

Not : Bu veriler, Blogspot'un kontrol panelinden aktarılmıştır...



Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, 
paylaşabilirsiniz...
Eğer yorumunuzu yazdığınız halde
gönderemiyorsanız veya teknik arıza çıkıyorsa,
lütfen, altay@vecdialtay.net mail adresine
mail gönderiniz...




altay@vecdialtay.net








BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE 
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...

BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI KAYNAK GÖSTERMEK KOŞULUYLA
PAYLAŞABİLİR, ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...


3 yorum:

  1. Değerli meslektaşım ve kahraman silah arkadaşım Yılmaz DALKANAT BEY DİLE GETİRDİĞİNİZ GERÇEKLERİN ALTINA İMZAMI ATIYORUM..Ergenekon, Balyoz vb. nedenlerle tutuklu bulunan vatanseverlerin ZERRE KADAR suçu yoktur. Nedenini daha evvel hedef kitlem ile paylaşmıştım. Sizin gibi vatan millet aşkıyla görev yapan silah arkadaşlarımla tekrar paylaşmaktan şeref duyarım...
    ********
    https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=9178455747182807311#editor/target=post;postID=6690024808890481262;onPublishedMenu=allposts;onClosedMenu=allposts;postNum=7;src=postname

    YanıtlaSil
  2. Değerli meslektaşım ve kahraman silah arkadaşım Yılmaz DALKANAT BEY DİLE GETİRDİĞİNİZ GERÇEKLERİN ALTINA İMZAMI ATIYORUM..Ergenekon, Balyoz vb. nedenlerle tutuklu bulunan vatanseverlerin ZERRE KADAR suçu yoktur. Nedenini daha evvel hedef kitlem ile paylaşmıştım. Sizin gibi vatan millet aşkıyla görev yapan silah arkadaşlarımla tekrar paylaşmaktan şeref duyarım...
    ********
    https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=9178455747182807311#editor/target=post;postID=6690024808890481262;onPublishedMenu=allposts;onClosedMenu=allposts;postNum=7;src=postname

    YanıtlaSil