Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Aralık 2013 Perşembe

Yaşasın...












Temel ilke, Türk milletinin onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsızlıkla sağlanabilir... 
Mustafa Kemal




Yaşasın…

ULUSAL Bağımsızlık Savaşı’nın önderi Mustafa Kemal,
Samsun’a ayak bastığında, ülkenin genel durumunu şöyle özetlemişti:
“…Ne denli zengin ve refah olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet uygar insanlık karşısında uşak olmaktan daha yüksek bir işlem görmeğe layık olamaz! Yabancı bir devletin himaye ve korumasını kabul etmek insanlık vasıflarından mahrumluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği kabul etmekten başka bir şey değildir. Oysa Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet, tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.
Öyleyse ya istiklal ya ölüm!
İşte gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır…”
Şimdi aşağıdaki fotoğrafa çok dikkatle bakın..


Bu fotoğraf; 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktıktan sonra,
27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal’in
Büyük Millet Meclisi’ni 23 Nisan 1920 tarihinde topladığı
1.Meclis Binası’nda gizli çekildi... Çünkü çekim yapmak yasak...
Bu binanın kiremitleri, Ankara halkının yaşadığı evlerin damlarından,
Vekillerin oturacağı sıralar okullardan ve
Gaz lambaları da kahvehanelerden getirildi..
Isınmak için kurulan 2 soba, kendinden başka kimseyi ısıtmıyordu.
Vilayet kasasında bulunan 2 lira da, Devletin ilk parası oldu.
Ne makam arabaları vardı, ne de dokunulmazlıkları…
Ne kırmızı pasaportları vardı, ne de sosyal hakları…
Ne doğru düzgün ayakkabıları vardı, ne de onları koyacak kutuları...
Ne doğru düzgün yemek yiyorlardı, ne de her dedikleri yerine getiriliyordu...
Ne çocukları ticaret yapıyordu, ne de eşleri devlet işlerine karışıyordu...
Ne akil adamları vardı, ne de kendilerini destekleyen iş adamları...
Ama, tek hedefleri vardı: Tam bağımsızlık ve Cumhuriyet…
Ve de onurlu, şerefli bir millet olarak yaşamak…
Yani, ya istiklal ya ölüm dediler…
Böylesi bir mirası unutanlara,
Har vurup harman savuranlara,
Rüşvet verenlere ve alanlara,
Bankaları dolandıranlara,
Yetim hakkı yiyenlere,
Soysuzlara, yalancılara, utanmazlara,
Yolsuzlukları görmezden gelen namussuzlara,
Halkı bölenlere, 
Ve hatta yok sayanlara bunları anımsattığımız için,
Acaba, yayın yasaklarına! veya basın yasasına karşı mı gelmiş olduk?
Eğer öyleyse, yasak ve yasa delelim, suç işlemiş olalım ve diyelim ki:
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın,
Ne kadar yasa ve yönetmelik değiştirirseniz değiştirin,
Ne kadar bürokratı görevden alırsanız alın,
Artık, yol bitti...
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti...






















Sırtından attıkları için keyif yapan atlar...
Bu atların, Başbakan'ı sırtından atan atlarla bir ilişkisi yoktur...









Bravo Gençler...


7 KASIM tarihli yazımızda, Erzincan Üniversitesi'nde okuyan ve geleceğin öğretmeni olacak gençlerin, Topluma Hizmet dersi ödevi olarak, bir köy okulunun bakım-onarım dahil her türlü ihtiyacını giderme çabası içinde olduklarından bahsetmiş ve yardımlarınızı beklediğimizi ifade etmiştik.
Proje sorumlusu Anıl Gizem Peker Togay ve arkadaşları, büyük bir başarı göstererek okulun hemen hemen tüm gereksinimi karşıladılar.
Gizem, gönderdiği mektupta şöyle demişti:
"Okulun adı, Hancıçiftliği İlköğretim Okulu Erzincan'a bağlı bir köy okulu. Merkeze çok uzak değil ama buraya yatırım yapılmamış. Birleştirilmiş sınıfda okuyan 21 öğrencisi var. Okula boya badana yapılacak perdeleri sıraları bahçesi yenilecek. Bu konular için buradaki sponsorlardan malzemeleri aldık. Bunların dışında altından kalkamayacağımızı düşündüğümüz konu pencereler ve ahşap dış kapıları. İçerisi çok soğuk alıyor ve bunu için de maddi yardım bekliyoruz. Toplanılan maddi yardımla toptan alım yapmayı düşünüyoruz. Aynı zamanda dışarıdan özellikle okuma kitabı da kabulümüzdür. Bizi yalnız bırakmayın lütfen... Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için... Sevgiyle kalınız..." 
Evet, desteklerinizle okul tamamlandı. 35LİK olarak bu gençlerimizi ve tüm destekçileri yürekten kutluyoruz. İyi ki varsınız… Sizin gibi gençler oldukça, bu ülke daha da çok aydınlanacak ve cumhuriyet yaşayacak…











* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzereAmerika, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Bosna Hersek, Cezayir, Çin, Danimarka, Ekvador, Fransa, Finlandiya, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, Hırvatistan, Irak, İngiltere, İspanya, İsviçre, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Katar, Kazakistan, Kuveyt, Makedonya, Libya, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Pakistan, Portekiz, Polonya, Rusya, Sırbistan, Singapur, Suudi Arabistan, Tayland, Ukrayna, Venezuela, Vietnam ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz…


Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, 
paylaşabilirsiniz...




altay@vecdialtay.net








BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE 
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...

BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI PAYLAŞABİLİR, 
ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...

23 Aralık 2013 Pazartesi

Yitik...












Bana yalan söylediğine üzülmedim, bundan sonra sana inanamayacağıma üzüldüm...
Nietzsche




Yitik…

Bir yerde,
Hırsızlar, rüşvetçiler,
Ahlaksızlar, namussuzlar,
Yetim hakkı yiyenler
Kol geziyorsa.
Bunları engellemeyenler de,
Bunlara göz yumanlar da,
Bunları akıllarından geçirenler de,
İşbirliği yapanlar da en az onlar gibidirler...
Bunlar,
İnsanların ve
İçinde bulunduğu toplumun geleceğini düşünmezler.
Bunlar,
Hep kan emerler.
Karanlıktırlar…
Bunlar,
Soysuzdurlar… 
Köksüzdürler…
İnkarcıdırlar… 
İftiracıdırlar…
Hırsızdırlar… 
Rantçıdırlar…
Güçlerinin devamı için her şeyi yaparlar.
Bol cepli kefenleri hazırdır.
Bunlar,
Her şeyi halk ve hak adına yaptıklarını,
Halkı düşündüklerini söylerler.
Oysa hepsi yalandır.
Kendileri bile buna inanmaz.
Çünkü hepsi halka karşıdırlar…
Bunlar,
Demokrasi nedir bilmezler.
Demokrasi, sadece kendileri içindir.
Aslında demokrasi düşmanıdırlar…
Bunlar,
Her yere sızmışlardır.
Çıkar ilişkisi, onların yaşam felsefesidir.
Dindar değil, dincidirler…
Bunlar,
Kuralsızlığı kural,
Haysiyetsizliği haysiyet,
Onursuzluğu onur,
Şerefsizliği şeref kabul ederler…
Bunlar var ya bunlar,
Aslında yokturlar;
Ne toplumda,
Ne yüreklerde ve
Ne de yaşadıkları ülkede…
Yitiktirler aslında…



* "BİZ sizleri Türkiye’de tutmak zorunda değiliz” demiş Başbakan… Sen, kimi nereden kovuyorsun? Halkı tehdit etmek bir Başbakan’a yakışıyor mu? Ülke barışını böyle mi sağlayacaksınız?

* ÇEVRE ve Şahircilik Bakanı, “Oğlumun masum olduğuna inanıyorum” demiş… Biz de bir inanabilsek ya…

* BENİM vekilim, beni tehdit edemez, etmemeli… Bu Başvekil de olsa…

* BAŞBAKAN, “Bizim de bildiklerimiz var” demiş… Ne biliyorsan açıkla… Açıklamazsan…

* GAZETECİLERİN Emniyet Müdürlüğü binalarına girişleri yasaklanmış… Böylesi bir yasak, 12 Eylül döneminde bile yoktu… Bu kararla, halkın haber alma özgürlüğü bir kez daha engellenmiştir…

* BAŞBAKAN yine medyaya yüklenmiş… Ne söylersen söyle, ne kadar basını baskı altına almaya kalkarsan kalk, inandırıcı olmuyor… Senin görevin basını susturmak ve baskı altına almak değil, basın özgürlüğünün önünü açmaktır… Demokrasi budur…

* BEN asılım… Elbette ki vekilden hesap soracağım… Bu Başvekil olsa da…

* İSTEDİĞİNİZ yönetmeliği, istediğiniz kanunu değiştirin… Kaçışınız yok… Hesap vereceksiniz bu topluma… Kapı arkası entrikalarla, oyunlarla bu ülkeyi yönetemezsiniz…

* YİNE bir gece yarısı operasyonu ile, Adli Kolluk Yönetmeliği’ni değiştirdiler… Artık en ufak operasyonda bile valiye haber verilecek… Bu acele niye ki? Sırada birileri daha mı vardı da, önlem aldınız?

* NE güzeldi o küçükken oynadığımız oyun: Kutu kutu pense, rüşveti verse… Arkadaşım savcı, arkasını dönse…

* AKP’li gençler, Başbakan’ı kefen giyerek karşılamışlar… Merak ettim. Acaba kefenin cepleri var mıydı? Fotoğraflardan pek anlaşılmıyor da...

* EKONOMİ Bakanı Zafer Çağlayan, operasyonla ilgili olarak, “Bu süreçten alnımızın akıyla, milletçe güçlenerek çıkacağımıza inanıyorum." demiş… Alnınızın akıyla çıkar mısınız? bilemem ama, o millet dediğiniz kişiler içinde, beni yok say…

* ENERJİ ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda da işler yolunda mı acaba?

* BUGÜNE kadar her konuda taraf olmadığını söyleyenlerin ve yazanların şimdi, adalet, cumhuriyet, demokrasi, laiklik gibi kavramlara sığınarak taraf olduğunu beyan etmesinin hiçbir anlamı ve değeri yoktur… Onca bedeller ödenirken nerelerdeydiniz?


Şeriatçılar tarafından öldürülen Kubilay'ı
saygıyla anıyoruz...


Halka Karşıdırlar...

Gardiyanları ve yargıçları ve savcıları
hepsi halka karşıdır.
Kanunları, yönetmelikleri, bütün kararları
hepsi halka karşıdır.
Dergileri, gazeteleri, bütün yayınları
hepsi halka karşıdır.
Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak,
Durduramayacaklar halkın coşkun akan selini...
Panzerleri, kelepçeleri, bütün silahları
hepsi halka karşıdır.
Zindanları, tutukevleri, işkenceevleri
hepsi halka karşıdır
Borsaları ve şirketleri ve iktidarları
hepsi halka karşıdır.
Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak,
Durduramayacaklar halkın coşkun akan selini... 
Cem KARACA











KISSADAN HİSSE...


BİR akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
- Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz? Doktor:
- Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız? Adam:
- Ooo ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük…
- Hayır, der doktor. Normal bir insan küvetin tıpasını çeker… 
Kıssadan hisse: Gerçek akıl, sadece bize sunulan çözümleri seçmek değil, en uygun çözümü bulabilmektir… 















* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzereAmerika, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Bosna Hersek, Cezayir, Çin, Danimarka, Ekvador, Fransa, Finlandiya, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, Hırvatistan, Irak, İngiltere, İspanya, İsviçre, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Katar, Kazakistan, Kuveyt, Makedonya, Libya, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Pakistan, Portekiz, Polonya, Rusya, Sırbistan, Singapur, Suudi Arabistan, Tayland, Ukrayna, Venezuela, Vietnam ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz…


Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, 
paylaşabilirsiniz...




altay@vecdialtay.net








BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE 
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...

BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI PAYLAŞABİLİR, 
ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...


19 Aralık 2013 Perşembe

Vatan Haini...












İNSANLARI yasa ve ceza ile yönetirseniz, onlar bir daha yanlış yapmayacaklar, ancak şeref ve utanma duygularına da sahip olmayacaklardır. İnsanları erdemle ve ahlak kuralları ile yönetirseniz, o zaman onlar hem utanma duygusuna sahip olacaklar, hem de doğruyu yapmaya çalışacaklardır... 
Konfüçyüs




Vatan Haini…

BİR ülkenin üç bakanının oğlu,
İşadamları, bürokratlar;
“Rüşvetle usulsüz imar izni çıkartmak,
İran-Türkiye arasında altın kaçakçılığı yapmak,
Üst bürokratlara rüşvet verip kara para aklamak,
Marmaray’a zarar verecek yapılaşmaya izin vermek ve
Yabancılara rüşvetle T.C. vatandaşlığı verdirtmek” gibi
İddialarla gözaltına alınıyorsa,
Bu iktidar gırtlağına kadar yolsuzluklara bulaşmış demektir…
Bu olaylara kimse, çamur at izi kalsın diyemez…
Gerçek olan şudur: Artık mızrak çuvala sığmıyor…
Aklımıza 1962 yılı geldi… Yani, 51 sene öncesi….
Günümüzün aydınları, gazetecileri, komutanları ve bilim adamları gibi,
Bir dönemler Silivri’de;
Dünyada başka örneği olmayan bir duruşma salonunda, yani
Silivri açıklarına demirlenen Erkin adlı bir gemide yargılanan Nazım,
Şöyle yazmış ölümünden on ay önce:
 “ Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ...”
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar,
Üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
Bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson´un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali.
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Evet, vatan hainiyim,
Siz vatanperverseniz,
Siz yurtseverseniz,
Ben yurt hainiyim,
Ben vatan hainiyim…
Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve
Çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
Vatan, soğukta it gibi titremek ve
Sıtmadan kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
Vatan, Amerikan üsleri,
Amerikan bombası,
Amerikan donanması topuysa,
Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
Ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
“Nâzım Hikmet Vatan hainliğine devam ediyor hâlâ …“
Evet, günümüzde de vatan hainliği devam ediyor hala…
Lakin, Nazım’ın değil…
Dikkatle bakın etrafınıza,
Göreceksiniz kimlerin vatan haini olduğunu…
Bilin ki, Yüce Divan onları sabırla bekliyor…
Ama bugün, ama yarın.
Bel ki, yarından da yakın…











Arkadaşların çocuklarını ziyarete gittik... Geleceğiz...






* T.C Anayasası'nın 104 maddesi şöyle der: "Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir..." Yine aynı maddenin (b) bendi de şöyle der: "Gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu'na Başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu'nu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak..." Cumhurbaşkanı'ndan, yaşanan bu olaylardan sonra görevini yerine getirmesini istemek, bu ülkenin onurlu insanlarının hakkıdır...

* BİR banka müdürünün evinde 4.5 milyon dolar bulunuyor… Bir bakan 1.5 milyon dolar rüşvet alırken görüntüleniyor… Valla bakan, epey ucuza gitmiş demek ki…

* DEVLETTEN ve Bakanlıklardan istifade edenlerin, bu olaylardan sonra istifa etmesi gerekmiyor mu? Haydi Bakanlar… İstifaya…

* BUNLAR, “Biz kefenimiz cepte geziyoruz” derken, meğer kefenin cebini de dolduruyorlarmış…

* HAKAN Şükür’ün istifası ile ilgili olarak Başbakan şöyle demiş: “ Bir parti çatısı altında parlamentoya giren milletvekili partisinden istifa ediyorsa, eğer dürüstse parlamentodan da istifa etmelidir…”  O zaman biz de şunu soralım: Geçtiğimiz aylarda CHP’den istifa eden bir milletvekiline siz niye törenle AKP rozeti taktınız?

* STAR gazetesi yazarı Hakan Albayrak, "Erdoğan'a iyice bağlanıyoruz" diyerek, AKP'ye üye olacağını açıklamış... Eeee, biraz da ben ranttan faydalanayım diye düşündü herhalde... Abileri yapıyor ya...

* 4.5 milyon dolar, lağım çukuru temizlemek için giyilen sarı renkli lastik çizmelerin kutusuna sığabilir…

* MERAK ediyorum. İzmir’de TOKİ’de, Ali “Cengiz” oyunları var mı? Kimler Kat Al’ıp satıyor?

* ÜÇ bakanın çocuğu gözaltına alındı ya… Başbakan’ın bahsettiği üç çocuk, bu üç çocuk mu acaba?

* ŞU gözaltına alınan banka müdürü, Başbakan’ın damadının çalıştığı Çalık Grubu’na Sabah ve ATV’yi alması için kredi veren değil miydi?

* BU Ülkenin onurlu insanlarının, “Hükümet istifa…” deme hakkı vardır… Kendi adına “Hükümet İstifa…” diyorum…

* POLİS,her operasyona bir ad verir… Bu operasyonun adı şunlar olabilir mi: Cankuşlar Operasyonu… Baba oğul Operasyonu… Oğuldaş Operasyonu… Üç Çocuk Operasyonu...

* BU ülkenin aydınlarını, yazarlarını, gazetecilerini, komutanlarını gözaltına alırken kelepçe takanların, son operasyonda gözaltına alınanlara kelepçe takmaması çifte standart değil mi?

* BAZI yazarlar, son operasyonla ilgili olarak şöyle demişler: “İktidarın itibarı zedelenmiştir, sarsılmıştır…” Olmayan bir şey zedelenmez ve sarsılmaz…

* BİR de utanmadan, Halk’ın Bankas'ını soymuşlar…

* ROBERT Bosch'un çok güzel bir sözü vardır: "Güven kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim..." Bunlar güveni de, parayı da kaybettiler...

* YAŞANAN bu olayların üstünü istediğiniz kadar örtmeye çalışın… Ama bilin ki, gerçeğin çok kötü bir huyu vardır. Gün gelir, mutlaka ortaya çıkar…

* TÜRKİYE yine birinci sırada… Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) raporuna göre Türkiye, en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülke sıralamasında, 2012’de olduğu gibi 2013’de de birinci olmuş… Bu başarısından dolayı iktidarı kutluyorum…

* 4.5 milyon dolar, Halk Bankası Genel Müdürü’nün evinde ve bir ayakkabı kutusunda bulunmuş… Çok merak ettim. Bu adam kaç numara ayakkabı giyiyor acaba?

* BUNLAR, Cilalı Taş Devri’nden sonra şimdi de, Yontma Taş Devri’ni yaşıyorlar…


Dava Açılabilir mi?

Prof. Dr. Hüseyin DURDU
İzmir Barosu ve
Avrupalı Avukatlar Birliği Üyesi
İşlemiş oldukları suçlardan dolayı, haklarında  soruşturma ve kovuşturma açılması için izlenmesi gereken  yöntemi, TC. Anayasası. ve  TBMM İç tüzüğü ile  Ceza Muhakemesi Yasası. belirlemiştir.
a) TC.Anayasası 83. maddesi ile düzenlemiş olduğu Yasama dokunulmazlığını beş fıkra halinde düzenlemiştir.
- Birinci fıkra ile; TBMM üyelerinin Meclis çalışmasındaki oy ve sözlerinden, ileri sürdükleri düşüncelerini, aksine bir karar alınmadıkça, meclis içinde ve dışında açıklamada bulunmaları nedeniyle sorumlu tutulamayacaklarını,
- İkinci fıkrası ile; Seçimden önce ya da sonra, suç işlediği ileri sürülen  Milletvekili, Meclis kararı olmadıkça TUTULAMAZ, SORGUYA ÇEKİLEMEZ, TUTUKLANAMAZ ve YARGILANAMAZ. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimlerden önce soruşturmasına  başlanılmış olmak kaydı ile  Any.nın 14. maddesindeki durumları bu hükmün dışında bırakmıştır. Suç işlediği bildirilen Milletvekili hakkında başvurulan Yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM'ne  bildirilmesi gerektiğini, zorunlu kılmıştır.
- Üçüncü fıkra ile; TBMM üyesi hakkında, verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesini, üyelik sıfatının sona ermesine bıraktığı ve zamanaşımının işlemeyeceğini hükümlendirmiştir.                 
- Dördüncü fıkrası ile; Yeniden seçilen Milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturmanın açılabilmesini, Meclisin  dokunulmazlığını kaldırması koşuluna bağlanmıştır.
- Beşinci fıkra ile; TBMM siyasi parti guruplarının yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapamayacaklarını ve karar alamayacaklarını hükümlendirmiştir.
b) TC. Any.sı 100.ve TBMM içtüzüğünün 107.  maddeleri ile, TBMM üyeleri hakkında soruşturma açılması koşullarını belirlemiştir.
2- TC. Anayasasının 83/2 maddesi ile TBMM üyesinin “SORGU”'ya çekilemez derken, “SORGU” kelimesi, 5271 Sayılı  CMK. nun 147. Maddesinde “SORGU” ya çekme ve “İFADE” alma arasında fark yaratmıştır.
Buna göre, Sorgu'nun Yargıç tarafında yapılacağı, İFADE alma işleminin de C.Savcısı ve kolluk tarafında alınması gerekmektedir.
TC. Anayasasının 83/2 maddesinde sözü edilen, SORGU'nun yapılamayacağı hükümlendirilmiş, ancak İFADE'nin alınamayacağı konusunda herhangi bir hüküm getirilmemiştir.
Bu durumda, C. Savcısı ve Kolluk, TBMM üyesinin İFADESİNİ alabilecektir.
Yine  TC. Anayasası, TBMM üyeleri hakkında  dava açılmasını dokunulmazlık kapsamında saymamıştır.
Millet vekili hakkında Hazırlık soruşturması yapılması ve Ceza davası açılmasını engelleyen bir hüküm yoktur.
Kaldı'ki; Üye hakkında salt dava açılması, Milletvekilini Yasama görevinden alıkoymayacağına göre, dokunulmazlık kurumunun amacınada aykırı düşmeyecektir.
Milletvekili hakkında ceza davası açılabilmeli, Ancak yargılama engeli nedeniyle, CMK. nun  223/8 maddesi uyarınca ilk oturumda, DURMA kararı verilmeli, dokunulmazlığın kaldırılması ya da Milletvekilliği görevinin sona ermesinin beklenmesi gerekmektedir. Hemen şunu da vurgulamak gerekir'ki, CMK. nu n 223/9. maddesi uyarınca, derhal BERAAT kararı verilebilecek durum varsa, davanın durması ya da düşmesine karar verilemeyecektir.
Yasama dokunulmazlığı bir ifade alma ve dava açma engeli olmadığından,CMK 147. maddesi uyarınca, şüphelilerin İfadelerinin alınmasında mevzuat açısında herhangi bir engel yoktur.
Bir an için  aksi değerlendirilmiş olsa dahi, Suç ihbarının derhal ve doğrudam TBMM ne gönderilmesi Anayasanın 83/2 maddesi emredici hükmüdür.
Bu hüküm, Milletvekili olmayan Bakanlar hakkında da uygulanacaktır. Bakanlık görevinin sona ermesi halinde, Yasama dokunulmazlığı da sona erecektir…


















* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzereAmerika, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Bosna Hersek, Cezayir, Çin, Danimarka, Ekvador, Fransa, Finlandiya, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, Hırvatistan, Irak, İngiltere, İspanya, İsviçre, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Katar, Kazakistan, Kuveyt, Makedonya, Libya, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Pakistan, Portekiz, Polonya, Rusya, Sırbistan, Singapur, Suudi Arabistan, Tayland, Ukrayna, Venezuela, Vietnam ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz…


Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, 
paylaşabilirsiniz...




altay@vecdialtay.net








BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE 
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...

BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI PAYLAŞABİLİR, 
ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...


16 Aralık 2013 Pazartesi

İstifa Ederdim...












DEMOKRASİNİN esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir...
Eflatun




İstifa ederdim…

Usta,
Ben senin yerinde olsam ya,
Neler yapardım neler…
Öncelikle,
Cumhuriyete, laikliğe,
Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalmaya devam ederdim...
Atatürk’ün, cumhuriyetin ve
Likliğin, gelecek kuşaklar tarafından daha da iyi anlaşılması,
Demokrasinin ve insan haklarının daha da çok gelişmesi için
Özel çalışmalar yapardım.
Özgürlükleri kısıtlamak ve yok etmek yerine, önünü açardım.
Çünkü biliyoruz ki, ancak özgür toplumlar bağımsızdır…
Usta, ben senin yerinde olsam ya,
Sanata ve sanatçıya çok daha fazla değer ve önem verirdim.
Onları baş tacı yapardım. Çünkü biliyoruz ki,
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
Usta, ben senin yerinde olsam ya,
Ülkenin aydınlık yarınlarını sağlayacak olan öğrencileri yetiştirecek  
Bilim adamlarına, öğretmenlere
Devletin bütün olanaklarını seferber ederdim.
Çünkü biliyoruz ki, öğretmenlerin başarısı, Cumhuriyetin başarısıdır…
Karşılaştığım sorunlarda, ulemaya değil,
“Bilim adamlarına, Meslek Odaları’na” sorun derdim.
Gazetecilerle daha iyi geçinirdim. Bu kadar baskı yapmaz ve onlara
“Sizi tasmalarınızdan ben kurtardım” demezdim.
Usta var ya, ben senin yerinde olsam,
Minicik öğrencilere bedava dağıtılan
Ders kitaplarına kendi fotoğrafımı koymazdım.
Yurttaşlarıma, “bana biat etsinler ve oy versinler” diye
Bedava kömür, makarna, nohut, buzdolabı,
Çamaşır makinesi dağıtmaz, iş olanakları yaratırdım.
Usta var ya, ben senin yerinde olsam,
Geçmişten kin ve öç almak yerine geleceğe yönelik çalışmalar yapardım.
Köylüyü, esnafı kalkındırmak için özel yasalar çıkartırdım.
Çünkü biliyoruz ki, köylü bu milletin çapulcusu değil, efendisidir.
Usta ben senin yerinde olsam ya,
“Referansım islam ve hedefim İslam devleti” değil,
“Referansım Atatürk, hedefim çağdaş, uygar, laik sosyal bir devlet” derdim.
Diyanet’in bütçesini azaltır, yerine okullar, laboratuarlar açardım.
Ben senin yerinde olsam,
Onlarca aydının, bilim adamının, askerin
Hapishanelerde terk edilmesine izin vermez,
Bu konuda muhalefetle de işbirliği yaparak yeni düzenlemelere imzamı atardım.
Yolsuzlukların, hırsızlıkların, haksızlıkların
Önüne geçebilmek için, devletin tüm birimlerini seferber ederdim.
Örtülü ödeneği kullanmaz, kullansam bile
Bunu hesabını halka verirdim. Onlara güvenirdim.
Halkı bölmez, ayrımcılık yapmazdım.
Akrabalarıma, bakanlarıma, danışmanlarıma devleti peşkeş çektirmez,
Herkesin emeğinin karşılığın almasını sağlardım.
Halktan korkmazdım. Yüzlerce koruma ile gezmezdim.
Bakanlarımı, vekillerimi kırpıp kırpıp Belediye Başkan adayı yapmazdım.
Halkımın vekiline, asla ve asla “terbiyesiz” demezdim.
Seçimlerde, her ne olursa olsun kazanma uğruna
Devletin tüm olanaklarını adaylarım için kullanmaz,
Eşit koşulların ve ortamın oluşmasını sağlardım.
Çünkü biliyorum ki,  demokrasi anlayışı bunu gerektirir…
Ya usta,
Ben senin yerinde olsam var ya, daha neler yapardım neler…
Ama, yerim dar yazamıyorum.
Ancak sana şu kadarını söyleyeyim;
Ben senin yerinde olsam ya,
Bu ülkeyi böyle rezil gibi yönetmeye devam etmektense,
İstifa ederdim…









BİR çiftlik evine davet edilen Kenan Evren, Orhan Gencebay ve Tayyip Erdoğan aynı anda kapıya gelirler. 
Kapıda bekçi karşılar. Ama bekçi güvenlik konusunda sıkıca tembihlendiği için gelenlere kimliklerini sorar. Gencebay:
- Beni herkes tanır. Bak sazımda elimde. Sazım benim kimliğimdir…der.
Bekçi de,
- Tamam, sizi sazınızdan tanıdım.Geçin… der. Kenan Evren ise,
- Ben de Marmaris'te resim yapıyorum. 12 Eylül darbesini yaptım. Herkes beni tanır. Bak paletlerimi de getirdim. Belki burada da resim yapacağım... der.
Bekçi
- Tamam sizi de tanıdım. Güzel hanımların resimlerini yapıyorsunuz, geçebilirsiniz… der. 
Sıra Tayyip Erdoğan'a gelince, Erdoğan,
- Ne kimliği, artistlik yapma lann!... der.
Bekçi bu kez şöyle der:
- Tamam Başbakanım... Kimlik göstermenize gerek yok bu beyanınız yeter… 
(Bu fıkra, facebook sayfasından alıntıdır...)





* BELEDİYE Başkanlığı’na aday gösterilen Bakanların, Bakan Yardımcıları’nın ve Milletvekilleri’nin, istifa etmesi gerekir… İstifa dilekçelerinin işleme konulup konulmayacağına ise, Meclis Başkanı karar verir. Ancak siyasi ahlak, işleme konulmasını gerektirir… Ayrıca bir milletvekilinin istifasının kabul edilip edilmeyeceğine de, meclis karar verir. Aday gösterildiler ama, şu saate kadar böyle bir işlem yapılmadı. Bunlar artık, siyasi ahlaktan da, geleneklerden de, devlet anlayışından da tamamen yoksunlar.         

* ÖNCEKİ gün İzmirliler, feysbuk yüzünden kısa süreli bir şok yaşadılar. Tüm kullanıcıların yaşadığı yer bölümünde, İzmir yerine Adıyaman yazmaya başladı. Paniklendiler… Oysa korkulacak hiçbir şey yoktu… Bence doğru yazılmıştı… İzmir burası… Yani Adı Yaman…

* AKILLARI fikirleri, apış ve öpüş… 

* AKP'li Hüseyin Çelik, Teoman Koman için şöyle bir mesaj yazmış: "Yarın kılınacak cenaze namazında, imam 'mevtayı nasıl bilirsiniz' diye sorduğunda, elbette 'iyi biliriz' diyenler olacaktır. Ne var ki Teoman Koman, başta Yassıada’da Adnan Menderes’e reva gördüğü aşağılık muamele olmak üzere, yaptıklarının hesabını vermeden gitti..." Peki, senin için hakkını helal edecek kaç kişi çıkacak acaba? Yazıklar olsun senin din anlayışına, müslümanlığına... 

* BAŞBAKAN şöyle demiş: “İzmir CHP’den çok çekti…” Valla Türkiye’de AKP’den…

* MİLLETVEKİLİ'NİN biri, “İzmirliler AK Parti hizmetleriyle tanışmak için dört gözle bekliyor” demiş… Valla benim bildiğim İzmirliler, sizin hizmetlerinizle tanışmayı değil de, iktidardan gitmenizi dört gözle bekliyor…

* ŞU Milletvekilleri, mecliste “sin kaf”lı konuşmak yerine, “kaf sin kaf”lı konuşsa, hiç sorun çıkmayacak…

* MUSTAFA Balbay, “İzmirliler’e borcumu nasıl ödeyeceğim” demiş… Ne borcu kardeşim… Onlar gibi Türk halkı sana inandı ve güvendi… Güvenmedikleri adaletti… Borç morç yok…

* AMERİKALILAR'IN %56'sı, Obama’yı semimi bulmuyormuş… Türkler’in de %100’ü…

* BAŞBAKAN İzmir’de diye, ne trafik sıkışıklığı yaşanmış ne de olağanüstü hal… Çünkü sadece beraber yürüdüğü adamlarla gelmiş… O kadar… 

* YILDIZ Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, İstanbul’un akciğerleri olan Kuzey Ormanları’nı konu alan, öğrencilerin düzenlediği paneli “Hükümet bir karar aldı. Bunu eleştirmenin anlamı yok” diyerek yasaklamış… İşte istenen rektör modeli bu… Ümmetçi, öğrencilerin sesini duymak ve duyurmak istemeyen, bilimsel düşünceden yoksun yönetim anlayışı… Size de, size o prof ünvanını verenlere de, sizi oralara atayanlara da yazıklar olsun…

* SAYIŞTAY raporları yazılmıyor, yazılsa bile açıklanmıyor… Bazı olaylara devlet sırrı uygulaması getirildi… Örtülü ödeneklerin hesabı verilmiyor… Havada siyasi terör kokusu var…

* BAYAN manken, çocuğu için ayda 5 bin TL nafaka ödeyecek olan kocasını, “Para az” diye yeniden mahkemeye vermiş… Vay be… Bacak kadar çocuk için ayda 5 bin TL azmış… Asgari ücretle 5 kişinin yaşam savaşı verdiği ülkede, yapılan itiraza bakın... Kadın haklı… Eee, ne de olsa ivAna yüreği…

* FBI, ABD'’de ki bir okula baskın yapmış… Baskın yapılan okul da, hoca efendininmiş… Merak ettim, acaba  MİT’in ricası olabilir mi?

* WASHİNGTON Yönetimi, Mustafa Balbay’ın serbest bırakılmasına ilişkin bir açıklama yaparak “Memnunuz” demiş... Bizim kadar değildir herhalde...

* SATSAN beş para etmez adamlara, devlet kasasından ayda 10 bin TL ödeniyor… Yiyin efendiler yiyin… Bu son trendir…

* Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT'de aday tanıtımının verilmesinin yanlış olduğunu belirterek "Müdahale ettim, sonra alt yazı olarak geçilmeye başladı" demiş... Buna, bir yanlışı düzelteyim derken esas ve en büyük yanlışı yapmak denir... Hani basına sansür yoktu?

* TV'LER akşam haberlerde vermeseydi, Başbakan’ın İzmir’e geldiğinden İzmirliler’in haberi olmayacaktı…

* PENSİLVANYA'DAKİ şöyle demiş: “...Hiç ummadığımız kimselerce arkadan hançerlenebiliriz...” Ona, “Sende mi Brütüs” diyorlar… Ve Ankara’da sayıları bir hayli fazla… İkamet adresleri de, Söğütözü cıvarı…

* BAŞBAKAN, “Gelirken İzmir’de beceriksiz belediyeciliği gördüm” demiş… Biz de sizin ülke yönetimindeki beceriksizliğinizi…

* İZMİRLİLER, Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterilen Binali’ye, hiç kuşkunuz olmasın, 30 Mart seçimlerinde İnAli diyeceklerdir…

* AKP'NİN Belediye Başkan Adayları, Başbakan tarafından teker teker ve törenlerle açıklanıyor. Buna da, Stratejik İletişim Projesi diyorlar…Yani siyasi bir etkinlik…  Ama, açıklamanın yapıldığı salonların önünde, 0002 kırmızı plakalı Başbakanlığa ait otobüsler, minibüsler, yine kırmızı ve siyah plakalı makam araçları duruyor. Bu durumda, yapılacak olan yerel seçimlerin adaletli ve eşit şartlarda yapılacağını Başbakan söyleyebilir mi acaba? Yoksa Stratejik İletişim Projesi bunu mu gerektiriyor?

* VAKTİYLE kurtuluşu sende görenlerin de, senden kurtuluşunu kutlayacağı günleri yakındır… Aydınlık yarınlar ufukta…














Türk Dili...

35 DİL ve lehçe bilen Belçikalı dilbilimci Johan Vandewalle’nin, kendisi tarafından kaleme alınan ve Türkçe ile ilgili görüşlerini yansıtan yazısını, hiçbir değişiklik yapmadan, anlamak istemeyenlerin bilgisine sunuyorum…
“…Anadili Türkçe olan bir kişinin kısa cümlelerle düşündüğü, konuşma anında ise bu kısa cümleleri çeşitli yollarla birbirine bağlayarak karmaşık yapılar kurduğu görüşündeyim. 
Bu “cümle bağlama eğilimi” bazı konuşurlarda zayıf, bazılarında ise adeta bir hastalık derecesinde güçlü ola...bilir. 
Bu son durumda ortaya çıkan dilsel yapılar, insan zihninin üstün olanaklarını en güzel şekilde yansıtıyor. Farklı dil gruplarına ait birçok dili incelediğim halde şimdiye kadar hiçbir dilde beni Türkçe’deki karmaşık cümle yapıları kadar büyüleyen bir yapıya rastlamadığımı söyleyebilirim. Biraz duygusal olmama izin verirseniz, bazen kendime “Keşke Chomsky de gençliğinde Türkçe öğrenmiş olsaydı… “ diyorum. Eminim o zaman çağdaş dilbilim İngilizce’ye göre değil, Türkçe’ye göre şekillenmiş olurdu…”









* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzereAmerika, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Bosna Hersek,Cezayir, Çin, Danimarka, Ekvador, Fransa, Finlandiya, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, Hırvatistan, Irak, İngiltere, İspanya, İsviçre, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Katar, Makedonya, Kazakistan, Libya, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Portekiz, Polonya, Rusya, Sırbistan, Singapur, Suudi Arabistan, Tayland, Ukrayna, Venezuela, Vietnam ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz…


Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, 
paylaşabilirsiniz...




altay@vecdialtay.net








BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE 
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...

BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI PAYLAŞABİLİR, 
ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...