Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Aralık 2013 Pazartesi

İstifa Ederdim...












DEMOKRASİNİN esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir...
Eflatun




İstifa ederdim…

Usta,
Ben senin yerinde olsam ya,
Neler yapardım neler…
Öncelikle,
Cumhuriyete, laikliğe,
Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalmaya devam ederdim...
Atatürk’ün, cumhuriyetin ve
Likliğin, gelecek kuşaklar tarafından daha da iyi anlaşılması,
Demokrasinin ve insan haklarının daha da çok gelişmesi için
Özel çalışmalar yapardım.
Özgürlükleri kısıtlamak ve yok etmek yerine, önünü açardım.
Çünkü biliyoruz ki, ancak özgür toplumlar bağımsızdır…
Usta, ben senin yerinde olsam ya,
Sanata ve sanatçıya çok daha fazla değer ve önem verirdim.
Onları baş tacı yapardım. Çünkü biliyoruz ki,
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
Usta, ben senin yerinde olsam ya,
Ülkenin aydınlık yarınlarını sağlayacak olan öğrencileri yetiştirecek  
Bilim adamlarına, öğretmenlere
Devletin bütün olanaklarını seferber ederdim.
Çünkü biliyoruz ki, öğretmenlerin başarısı, Cumhuriyetin başarısıdır…
Karşılaştığım sorunlarda, ulemaya değil,
“Bilim adamlarına, Meslek Odaları’na” sorun derdim.
Gazetecilerle daha iyi geçinirdim. Bu kadar baskı yapmaz ve onlara
“Sizi tasmalarınızdan ben kurtardım” demezdim.
Usta var ya, ben senin yerinde olsam,
Minicik öğrencilere bedava dağıtılan
Ders kitaplarına kendi fotoğrafımı koymazdım.
Yurttaşlarıma, “bana biat etsinler ve oy versinler” diye
Bedava kömür, makarna, nohut, buzdolabı,
Çamaşır makinesi dağıtmaz, iş olanakları yaratırdım.
Usta var ya, ben senin yerinde olsam,
Geçmişten kin ve öç almak yerine geleceğe yönelik çalışmalar yapardım.
Köylüyü, esnafı kalkındırmak için özel yasalar çıkartırdım.
Çünkü biliyoruz ki, köylü bu milletin çapulcusu değil, efendisidir.
Usta ben senin yerinde olsam ya,
“Referansım islam ve hedefim İslam devleti” değil,
“Referansım Atatürk, hedefim çağdaş, uygar, laik sosyal bir devlet” derdim.
Diyanet’in bütçesini azaltır, yerine okullar, laboratuarlar açardım.
Ben senin yerinde olsam,
Onlarca aydının, bilim adamının, askerin
Hapishanelerde terk edilmesine izin vermez,
Bu konuda muhalefetle de işbirliği yaparak yeni düzenlemelere imzamı atardım.
Yolsuzlukların, hırsızlıkların, haksızlıkların
Önüne geçebilmek için, devletin tüm birimlerini seferber ederdim.
Örtülü ödeneği kullanmaz, kullansam bile
Bunu hesabını halka verirdim. Onlara güvenirdim.
Halkı bölmez, ayrımcılık yapmazdım.
Akrabalarıma, bakanlarıma, danışmanlarıma devleti peşkeş çektirmez,
Herkesin emeğinin karşılığın almasını sağlardım.
Halktan korkmazdım. Yüzlerce koruma ile gezmezdim.
Bakanlarımı, vekillerimi kırpıp kırpıp Belediye Başkan adayı yapmazdım.
Halkımın vekiline, asla ve asla “terbiyesiz” demezdim.
Seçimlerde, her ne olursa olsun kazanma uğruna
Devletin tüm olanaklarını adaylarım için kullanmaz,
Eşit koşulların ve ortamın oluşmasını sağlardım.
Çünkü biliyorum ki,  demokrasi anlayışı bunu gerektirir…
Ya usta,
Ben senin yerinde olsam var ya, daha neler yapardım neler…
Ama, yerim dar yazamıyorum.
Ancak sana şu kadarını söyleyeyim;
Ben senin yerinde olsam ya,
Bu ülkeyi böyle rezil gibi yönetmeye devam etmektense,
İstifa ederdim…









BİR çiftlik evine davet edilen Kenan Evren, Orhan Gencebay ve Tayyip Erdoğan aynı anda kapıya gelirler. 
Kapıda bekçi karşılar. Ama bekçi güvenlik konusunda sıkıca tembihlendiği için gelenlere kimliklerini sorar. Gencebay:
- Beni herkes tanır. Bak sazımda elimde. Sazım benim kimliğimdir…der.
Bekçi de,
- Tamam, sizi sazınızdan tanıdım.Geçin… der. Kenan Evren ise,
- Ben de Marmaris'te resim yapıyorum. 12 Eylül darbesini yaptım. Herkes beni tanır. Bak paletlerimi de getirdim. Belki burada da resim yapacağım... der.
Bekçi
- Tamam sizi de tanıdım. Güzel hanımların resimlerini yapıyorsunuz, geçebilirsiniz… der. 
Sıra Tayyip Erdoğan'a gelince, Erdoğan,
- Ne kimliği, artistlik yapma lann!... der.
Bekçi bu kez şöyle der:
- Tamam Başbakanım... Kimlik göstermenize gerek yok bu beyanınız yeter… 
(Bu fıkra, facebook sayfasından alıntıdır...)





* BELEDİYE Başkanlığı’na aday gösterilen Bakanların, Bakan Yardımcıları’nın ve Milletvekilleri’nin, istifa etmesi gerekir… İstifa dilekçelerinin işleme konulup konulmayacağına ise, Meclis Başkanı karar verir. Ancak siyasi ahlak, işleme konulmasını gerektirir… Ayrıca bir milletvekilinin istifasının kabul edilip edilmeyeceğine de, meclis karar verir. Aday gösterildiler ama, şu saate kadar böyle bir işlem yapılmadı. Bunlar artık, siyasi ahlaktan da, geleneklerden de, devlet anlayışından da tamamen yoksunlar.         

* ÖNCEKİ gün İzmirliler, feysbuk yüzünden kısa süreli bir şok yaşadılar. Tüm kullanıcıların yaşadığı yer bölümünde, İzmir yerine Adıyaman yazmaya başladı. Paniklendiler… Oysa korkulacak hiçbir şey yoktu… Bence doğru yazılmıştı… İzmir burası… Yani Adı Yaman…

* AKILLARI fikirleri, apış ve öpüş… 

* AKP'li Hüseyin Çelik, Teoman Koman için şöyle bir mesaj yazmış: "Yarın kılınacak cenaze namazında, imam 'mevtayı nasıl bilirsiniz' diye sorduğunda, elbette 'iyi biliriz' diyenler olacaktır. Ne var ki Teoman Koman, başta Yassıada’da Adnan Menderes’e reva gördüğü aşağılık muamele olmak üzere, yaptıklarının hesabını vermeden gitti..." Peki, senin için hakkını helal edecek kaç kişi çıkacak acaba? Yazıklar olsun senin din anlayışına, müslümanlığına... 

* BAŞBAKAN şöyle demiş: “İzmir CHP’den çok çekti…” Valla Türkiye’de AKP’den…

* MİLLETVEKİLİ'NİN biri, “İzmirliler AK Parti hizmetleriyle tanışmak için dört gözle bekliyor” demiş… Valla benim bildiğim İzmirliler, sizin hizmetlerinizle tanışmayı değil de, iktidardan gitmenizi dört gözle bekliyor…

* ŞU Milletvekilleri, mecliste “sin kaf”lı konuşmak yerine, “kaf sin kaf”lı konuşsa, hiç sorun çıkmayacak…

* MUSTAFA Balbay, “İzmirliler’e borcumu nasıl ödeyeceğim” demiş… Ne borcu kardeşim… Onlar gibi Türk halkı sana inandı ve güvendi… Güvenmedikleri adaletti… Borç morç yok…

* AMERİKALILAR'IN %56'sı, Obama’yı semimi bulmuyormuş… Türkler’in de %100’ü…

* BAŞBAKAN İzmir’de diye, ne trafik sıkışıklığı yaşanmış ne de olağanüstü hal… Çünkü sadece beraber yürüdüğü adamlarla gelmiş… O kadar… 

* YILDIZ Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, İstanbul’un akciğerleri olan Kuzey Ormanları’nı konu alan, öğrencilerin düzenlediği paneli “Hükümet bir karar aldı. Bunu eleştirmenin anlamı yok” diyerek yasaklamış… İşte istenen rektör modeli bu… Ümmetçi, öğrencilerin sesini duymak ve duyurmak istemeyen, bilimsel düşünceden yoksun yönetim anlayışı… Size de, size o prof ünvanını verenlere de, sizi oralara atayanlara da yazıklar olsun…

* SAYIŞTAY raporları yazılmıyor, yazılsa bile açıklanmıyor… Bazı olaylara devlet sırrı uygulaması getirildi… Örtülü ödeneklerin hesabı verilmiyor… Havada siyasi terör kokusu var…

* BAYAN manken, çocuğu için ayda 5 bin TL nafaka ödeyecek olan kocasını, “Para az” diye yeniden mahkemeye vermiş… Vay be… Bacak kadar çocuk için ayda 5 bin TL azmış… Asgari ücretle 5 kişinin yaşam savaşı verdiği ülkede, yapılan itiraza bakın... Kadın haklı… Eee, ne de olsa ivAna yüreği…

* FBI, ABD'’de ki bir okula baskın yapmış… Baskın yapılan okul da, hoca efendininmiş… Merak ettim, acaba  MİT’in ricası olabilir mi?

* WASHİNGTON Yönetimi, Mustafa Balbay’ın serbest bırakılmasına ilişkin bir açıklama yaparak “Memnunuz” demiş... Bizim kadar değildir herhalde...

* SATSAN beş para etmez adamlara, devlet kasasından ayda 10 bin TL ödeniyor… Yiyin efendiler yiyin… Bu son trendir…

* Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT'de aday tanıtımının verilmesinin yanlış olduğunu belirterek "Müdahale ettim, sonra alt yazı olarak geçilmeye başladı" demiş... Buna, bir yanlışı düzelteyim derken esas ve en büyük yanlışı yapmak denir... Hani basına sansür yoktu?

* TV'LER akşam haberlerde vermeseydi, Başbakan’ın İzmir’e geldiğinden İzmirliler’in haberi olmayacaktı…

* PENSİLVANYA'DAKİ şöyle demiş: “...Hiç ummadığımız kimselerce arkadan hançerlenebiliriz...” Ona, “Sende mi Brütüs” diyorlar… Ve Ankara’da sayıları bir hayli fazla… İkamet adresleri de, Söğütözü cıvarı…

* BAŞBAKAN, “Gelirken İzmir’de beceriksiz belediyeciliği gördüm” demiş… Biz de sizin ülke yönetimindeki beceriksizliğinizi…

* İZMİRLİLER, Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterilen Binali’ye, hiç kuşkunuz olmasın, 30 Mart seçimlerinde İnAli diyeceklerdir…

* AKP'NİN Belediye Başkan Adayları, Başbakan tarafından teker teker ve törenlerle açıklanıyor. Buna da, Stratejik İletişim Projesi diyorlar…Yani siyasi bir etkinlik…  Ama, açıklamanın yapıldığı salonların önünde, 0002 kırmızı plakalı Başbakanlığa ait otobüsler, minibüsler, yine kırmızı ve siyah plakalı makam araçları duruyor. Bu durumda, yapılacak olan yerel seçimlerin adaletli ve eşit şartlarda yapılacağını Başbakan söyleyebilir mi acaba? Yoksa Stratejik İletişim Projesi bunu mu gerektiriyor?

* VAKTİYLE kurtuluşu sende görenlerin de, senden kurtuluşunu kutlayacağı günleri yakındır… Aydınlık yarınlar ufukta…














Türk Dili...

35 DİL ve lehçe bilen Belçikalı dilbilimci Johan Vandewalle’nin, kendisi tarafından kaleme alınan ve Türkçe ile ilgili görüşlerini yansıtan yazısını, hiçbir değişiklik yapmadan, anlamak istemeyenlerin bilgisine sunuyorum…
“…Anadili Türkçe olan bir kişinin kısa cümlelerle düşündüğü, konuşma anında ise bu kısa cümleleri çeşitli yollarla birbirine bağlayarak karmaşık yapılar kurduğu görüşündeyim. 
Bu “cümle bağlama eğilimi” bazı konuşurlarda zayıf, bazılarında ise adeta bir hastalık derecesinde güçlü ola...bilir. 
Bu son durumda ortaya çıkan dilsel yapılar, insan zihninin üstün olanaklarını en güzel şekilde yansıtıyor. Farklı dil gruplarına ait birçok dili incelediğim halde şimdiye kadar hiçbir dilde beni Türkçe’deki karmaşık cümle yapıları kadar büyüleyen bir yapıya rastlamadığımı söyleyebilirim. Biraz duygusal olmama izin verirseniz, bazen kendime “Keşke Chomsky de gençliğinde Türkçe öğrenmiş olsaydı… “ diyorum. Eminim o zaman çağdaş dilbilim İngilizce’ye göre değil, Türkçe’ye göre şekillenmiş olurdu…”









* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzereAmerika, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Bosna Hersek,Cezayir, Çin, Danimarka, Ekvador, Fransa, Finlandiya, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, Hırvatistan, Irak, İngiltere, İspanya, İsviçre, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Katar, Makedonya, Kazakistan, Libya, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Portekiz, Polonya, Rusya, Sırbistan, Singapur, Suudi Arabistan, Tayland, Ukrayna, Venezuela, Vietnam ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz…


Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, 
paylaşabilirsiniz...




altay@vecdialtay.net








BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE 
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...

BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI PAYLAŞABİLİR, 
ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder