Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Şubat 2014 Pazartesi

Koftiler...















Ne istediğini bilen bir insana yol vermek için, dünya bile bir kenara çekilir...
Japon Atasözü




Kofti…

 HATIRLARSANIZ, Bekir Coşkun'un yazdığı 
“Paşa” yazısından sonra, ortalık toz duman olmuştu…
Tozu da dumanı da kaldıran "Alo Fatih"çi de ne demişti?
“Kaleminden pislik akan zat…”
Kendisi, bununla da kalmamış, vaktiyle yerden yere vurduğu,
Darbecilikle suçladığı askerleri bu kez savunmuş ve 
Onlara yol göstererek, “Dava açın…” demişti... 
Eeee, Alo Fatih'çi der de
Özel paşalar durur mu? Bastılar parayı, açtılar davayı.
Coşkun, mahkeme koridorlarında dolanıyor hala…
Paşa deyince aklımıza,
“Paşa”lı sözler geldi. Bakın neler çıktı karşımıza:
Paşa köprüsü, Paşa limanı,
Paşa köftesi, Paşa çiftliği,
Paşa lokumu, Paşa demir,
Paşa keyfi, Paşa bahçe,
Paşa limonu, Paşa hıyarı,
Paşa lokantası, Paşa butik,
Paşa ayakkabı, Paşa sandalyesi,
Paşa mezarlığı, Paşa kasabı,
Paşa fırını, Paşa kılıcı,
Paşa keyfim, Paşa kebap,
Paşa sarması, Paşa sökmez,
Paşa sönmez, Paşa saat,
Paşa otomotiv, Paşa cafe,
Paşa gazino, Paşa çadırı,
Paşa halı, Paşa turizm,
Paşa bilgisayar…
Liste uzayıp gidiyor.
Paşa’larla ilgili bu bilgilerden sonra,
Alo Fatih'çi bana da kızıp,  
“Kaleminden pislik akan zat…” der mi acaba?..
Paşalar da gaza gelip,
Cafelere, gazinolara, hıyarlara, halılara,
Saatlere, butiklere, dönercilere, köftecilere,
Fırıncılara, kebapçılara, lokantacılara, ayakkabıcılara
Kısacası, adı “Paşa” ile başlayan bilumum işyerlerine,
“Paşa adını çıkartın. Yoksa…” diye efelenir mi?
Doğrusu, “Paşa” torunu olarak şaşırmam…
Şaşırdığım şey, onca Paşa'nın neden hala içeride olduğudur…
Ama biliyorum ve inanıyorum ki, onların hiç biri, 
Ne özel’liksizler, ne de koftiler…









Bir hafta arayla yayınlanan aynı ilandaki ufak fark...
İşler kesat galiba?



Madalyonun öbür yüzü...


Dursun ATILGAN
Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu
Genel Başkanı


A.K.P. yöneticileri, sözcüleri ve ileri gelenleri sürekli olarak madalyonun bir yüzünü göstererek, şunları sıralıyorlar:
Bizim hükümetimiz,
- Paralardan sıfırları attı…
- Türkiye'nin kredibilitesini artırdı…
- Pahalılık oranını %10'ların altına çekti…
Bu konular da tartışılması kaçınılmaz konulardır. Yazıyı uzatmamak için, şimdilik bunlara değinmeyeceğiz…
Ama bir de aynı madalyonun öbür yüzü var:
A.K.P. Başbakanının, "Ben Özallaştım ve özelleştireceğim" dercesine, Cumhuriyetin kazanımlarının tamamını sattığı yadsınılamaz bir gerçektir…
Şimdi A.K.P. iktidarını aşağıdaki icraatlarıyla, yani, madalyonun öbür yüzüyle yüzleştirelim:
- Türk adına karşı öyle bir düşmanlık yapılıyor ki, ellerinden gelse tarihten silecekler…
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı açıkça düşmanlık güdülüyor…
- Türk Yurdunu kurtaran, Devletimizi ve Cumhuriyetimizi kuran Atatürk'e ve silah arkadaşlarına son
  derece katı bir düşmanlık sürdürülüyor…
- Türk Milleti'nin birlik ve beraberliği bozulmak isteniyor…
- A.K.P.iktidarı Yurtta Barış, Dünyada Barış ilkesine aykırı bir iç ve dış politika izliyor…
- Türkiye'nin yol haritası terörist başına çizdiriliyor…
- Devletin itibarı gittikçe daha da düşürülüyor…
- Türkiye, AB'nin ve ABD'nin şamar oğlanı durumuna düşürülmüş durumda…
- Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltması olan  T.C., Türk kuruluş, kurum ve kurullarının adlarından;
  eğitim ve öğretimin her alanından siliniyor…
- Laik devlet, Laik Cumhuriyet, Hukuk Devleti, Yargı Bağımsızlığı ve Savunma Hakkı sizlere ömür…
- Devletin yarını yerine, yarınki seçimler düşünülüyor…
- Dini siyasete alet etme aymazlığı "ileri demokrasi" kılıfıyla sürdürülüyor…
- Cehalete cesaret verilmektedir…
- Millî Eğitim Bakanlığı'nın tüm alanlarından Millî sıfatı yok ediliyor…
- YÖK, A.K.P.nin kuklası durumuna sokulmuş ve üniversiteler susturulmuş durumda; üniversite
  gençliği yoğun baskı altında…
- Cumhuriyet Ordularının etkinliği yerle bir edilerek, edilgen bir konuma itilmiştir…
- Türk Milleti sadece etnik açıdan değil aynı zamanda dinsel, mezhepsel ve tarikatsal bakımdan da
  çok çeşitli cemaatlere bölünmüştür, bölünmektedir…
- A.K.P. Başbakanı'nın "Dindar ve kindar kuşaklar yetiştireceğiz" diye ilan ettiği dinci siyasetle, Türk Halkı cephelere bölünmüş ve neredeyse bir iç savaşa doğru sürüklenmektedir...
  {Bu konuda en çarpıcı kanıtlardan birisi de A.K.P.nin Başbakanı'nın Mısır'daki şiddet yanlısı
  "Müslüman Kardeşler" örgütünü devrik Mursi için kan dökmeye kışkırtma çabasıdır. Anımsayalım bir kere daha söylediklerini: "Mısır halkı oylarına sahip çıkıyor; oy namusu için şehit oluyorlar" (Sabah gazetesi, 26 Ağustos 2013)}
- A.K.P.nin Başbakanının, Hukuk Devleti olma özelliğinin kuvvetler ayrılığının korunmasına bağlı
  olduğunu hiç dikkate almayarak;  Yasama, Yürütme ve Yargı'yı kişisel denebilecek derecede
  buyruğuna almış olması, diktatörlüğün temelidir, alt yapısıdır…
- Bu Başbakan, Milleti germekte; kaba ve yanıltıcı  beyanlarıyla yandaş ve yanaşmalarına örnek
  olmakta ve TBMM'nin bir kabalık arenası düzeyine düşmesine öncülük etmektedir…
- Özgürce haberleşme, özgürce laik sivil toplum kuruluşları oluşturma ve özgürce insiyatif grupları
  oluşturmayı yasaklamakta; Anayasanın öngördüğü toplantı ve gösteri özgürlüğüne şiddetle
  müdahale etmektedir…
- Son olarak çıkarılan "İnternete müdahale yasası" yani "haberleşmeyi sansür yasası" da
  A.K.P. iktidarının baskıcı ve diktatörce düzeninin daha da ağırlaştırıldığının resmî bir kanıtıdır…
- 17 Aralık operasyonu sonrası binlerce polisin görev yerlerinin ve alanlarının değiştirilmesinin
   yanı sıra, çok sayıda savcı ve yargıcın ellerindeki dosyalar alınarak, onların da görev yerlerinin
   değistirilmesi ve HSYK'yı, büsbütün A.K.P. iktidarının buyruğuna sokmak üzere, zaten tartışmalı
   olan yapısında, iktidarın dayatması ve isteği doğrultusunda değişiklik istenmesi,  diktatörlüğün
   değilse neyin işaretleridir..?
- Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ana muhalefet partisine bile tahammül edemeyen, hatta yok sayan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Tüm bu olumsuzluklar sergilenirken ve tehlikeli icraatlar yapılırken, millî irade adına yapıldığı söylenmektedir.
A.K.P.'nin millî iradeden anladığı şudur: A.K.P.'ye oy verenler millî iradeyi temsil eder; muhalefete oy verenler millî iradeyi temsil etmezler…
Cumhuriyetçi demokrasi rejimiyle yönetilen bir ülkede böyle sakat bir anlayış olabilir mi..?
Ama yarın, millî iradenin kaynağı, yani halk, "gel bakalım sana verdiğim yetkiyi, biçtiğim zamandan daha önce geri alacağım" derse ne yapacaktır A.K.P..?
Bilinmez, ancak, tahmin edilebilir…
Bugün Türkiye'yi, ulusun birliğine, ülkenin tümlüğüne ve devletin tekliğine sahip çıkanlar için; Atatürk'ün tasarımı ve önderliğinde gerçekleştirilen Türk Devrimi ile Atatürk ilkelerine sahip çıkan ve savunanlar için,  bir tutukevi durumuna dönüştüren A.K.P. iktidarı, bir zamanlar Şili'yi diktatörlük karşıtları için cehenneme çeviren Pinochet gibi, yarın stadyumları ve okulları bile hapsaneye dönüştürebilir; hatta halkımızı birbirine düşürerek, kırdırtabilir…
30 Mart yerel seçimleri yaklaşırken ve böylece, seçmenin önüne demokratik bir fırsat çıkarken,  madalyonun asıl görülmesi gereken yüzünü ortaya koymanın önemli bir görev olduğunu düşünüyoruz.
Türk seçmeni,
- Bu acı gerçekleri göz önünde bulundurarak, A.K.P.'ye verdiği devleti yönetme yetkisini geri almak ve çağdaş Türkiye'ye sahip çıkmak için gerekli zemini hazırlamak zorundadır;
- Cumhuriyetçi demokrasiye sözde değil özde bağlı, dürüst ve devlet adamı niteliği taşıyan
  siyasetçilere iktidar yolunu açmayı başarmak zorundadır… 

Bu siyasetçiler, Atatürkçü Düşünce Sistemini Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yönetiminde yeniden egemen kılacak olan siyasetçilerdir…
Aksi taktirde her şey çok geç olacaktır…












Sayın Altay,
Cumhuriyet Halk Partisi üyelerinin, bazı vekil, gazeteci ve aydınlarının haklı tepkilerine katılmamak mümkün değil.
Parti meclisi ve MYK'nın CHP  üyelerine ne denli ve nasıl saygısızlık yaptığını matematik değil ilk okul aritmetiği ile ispatlamak çok kolay.
58.5 ay yan gelip yattıktan sonra yerel seçimlere 45 gün kala 5 saat içinde 500 aday belirleniyorsa 1 aday için kaç dakika gerekli ?
İşte size on puanlık uzmanlık sorusu !
Daha önce çalışmalar yapıldı yalanını söylemek ise daha büyük hakaret çünkü gece yarısı üç silahşörlerin  ısrarı ile Konak ve Karşıyaka adayları değişiyorsa hiç bir çalışma yapılmamıştır.
Faiz, cemaat derken Cumhuriyet Halk Partisi  LOBİCİLİĞE kurban ediliyor.
Ben, Atam'ın Annesini bize, Karşıyakalılara emanet ederken sadece annesini değil, kurduğu cumhuriyete devrimlerine ve partisine sahip çıkacağımızı düşündüğüne  inanıyorum.
İşte bu nedenlerden yeni CHP'yi tanımadığımı, bugünkü yönetimin başta genel başkanın, sadece CHP üyeleri veya seçmeninden değil, diğer siyasi partilere oy vermiş olan bütün Atatürk'çülerden  özür dilemesi gerektiğine inanıyorum.
Nejat Şardağı




















* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzere; Amerika, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Arjantin, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Bosna Hersek, Cezayir, Çin, Danimarka, Ekvador, Endonezya, Fransa, Finlandiya, Güney Afrika, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, Hırvatistan, Irak, İngiltere, İspanya, İsviçre, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Katar, Kazakistan, Kenya, Kosta Rika, Kuveyt, Makedonya, Malta, Malezya, Libya, Litvanya, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Pakistan, Portekiz, Polonya, Rusya, Senegal, Sırbistan, Singapur, Suudi Arabistan, Tayland, Ukrayna, Venezuela, Vietnam ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz…

Not : Bu veriler, Blogspot'un kontrol panelinden aktarılmıştır...



Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, 
paylaşabilirsiniz...
Eğer yorumunuzu yazdığınız halde
gönderemiyorsanız veya teknik arıza çıkıyorsa,
lütfen, altay@vecdialtay.net mail adresine
mail gönderiniz...




altay@vecdialtay.net








BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE 
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...

BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI PAYLAŞABİLİR, 
ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder