Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

9 Ekim 2013 Çarşamba

Anladın mı Usta...




Günün sözü:

Siyasetle uğraşmamanın cezası, sizden daha aptal olanlar tarafından yönetilmektir…
Platon

Anladın mı usta…

Malum, yerel seçimler yaklaşıyor.
Bakın, daha şimdiden yazıyorum:
Önümüzdeki aylarda, 
1 Başbakan + 4 Başbakan Yardımcısı + 20 İcracı Bakan olmak üzere = 25’ini de 
Bu kentte, çok daha sık görürseniz şaşırmayın.
Öyle günler yaşayacağız ki, sanacaksınız, seferberlik ilan edildi…
Bakanlar Kurulu ve hatta parti grup toplantıları bile bu kentte yapılacak.
O nedenle, şimdiden tarihe şöyle bir not da düşebiliriz:
M.S. 2014 Seferi…
Bunları hangi kent için yazıyoruz?
Anımsatalım biraz:
Hani, Gavur dediler ya…
Hani, yüzü gözü pis, burnu akan çocuk dediler ya.
Hani, ne anlama geldiği belli olmayan
35 Sarışın Kadın projesini hayata geçirdiler ya.
Peki, başarılı olacaklar mı?
Rakamlar ve hesaplamalar konusunda
Devlet Bahçeli’nin eline su dökemeyiz ama, biraz irdeleyelim:
3 rakamı, aynı zamanda İzmir’in plakasının ilk rakamıdır.
Bunun alfabedeki karşılığı nedir? “ C ”.
Yani, Cumhuriyet’in “ C ” si.
Peki, Cumhuriyet hangi yıl ilan edildi? 1923.
1+9+2+3 ne eder? 15 ”.
Bunun alfabedeki karşılığı ne? “ L ”
Yani, LaikliğinL ” si.
15’i, plakanın ilk rakamı olan 3’e bölün. Ne çıkar: 5 ”.
Bu da plakanın ikinci rakamı.
Alfabedeki karşılığı ne? “ D ”..
Yani, Demokrasi’nin “ D ” si.
Plakasında Cumhuriyet’in, Demokrasi’nin ve
Laikliğin harflerini, izlerini taşıyan bir kentte
Seçim kazanmak pek o kadar kolay değil be usta.
Hele hele, Anayasa Mahkemesi’nin dediği gibi,
“ Laiklik karşıtı eylemlerin odağı ” olan bir partiyseniz…
O nedenle, ister liberal, ister liboş, ister karışık devrimci,
İster yandaş aday bulsanız bile, tutmaz usta tutmaz.
Neden tutmaz anladınız mı?
O nedenle, 35’e ve onun karşılığı olan harflerine dikkat edin…
Bu kent, Cumhuriyet’in de, Demokrasi’nin de, Laikliğin de beşiğidir…
Türkiye’de sadece, bir kent için özel olarak yazılan ve bestelenen
İzmir Marşı’ndaki şu sözleri anımsayın:
“… Şehit Olanları Deftere Yazdım,
Öksüz Yavruları Bağrıma Bastım…”
Bu kent öyle bir kenttir ki, ne şehitlerini unutur ne de
Öksüz yavruları bağrına basmaktan vazgeçer.
Eğer, şehitleri unutmamak ve öksüz yavruları bağrına basmak gavurluksa,
Bu kentte yaşayanlar, ölümüne kadar Gavur kalmayı tercih eder…
Haa, bu arada, sanmayın ki,
Mustafa Kemal Paşa da sadece bir tatlı türüdür…
Anladın mı usta...
Anladınız mı ey AKP'liler...




Demokraside şike olmaz...

SON 10 yıldır, ekonomide, sosyal hayatta, sanatta, kültürde ve medyada yaşanan etik dışı davranışlar, anlayışlar ve hareketler, ne yazık ki siyasette de çok yoğun yaşanmaya başladı.
Durum böyle olunca da, parti ilkeleri, anlayışı bir kenara bırakıldı ve siyaset yapma biçimi, kalitesi ve seviyesi de doğal olarak düştü. 
Belediye Başkanlığı'na aday adayı olarak ortaya çıkanlar, parti kararlarını hiçe sayarak, kendilerince yeni yeni yöntemler geliştirmeye başladılar. Yani, koltuk hırsı, mantığın ve parti disiplininin önüne geçti...
Bunları neden mi yazıyoruz? 
Yerel seçim takvimi yaklaştıkça, başkanlığa aday olanların akıl almaz uygulama ve söylemleri, gerçekten “bu demokrasiye ve parti ahlakına sığmaz” dedirtiyor…
Cihan TÜRSEN
Hakaretler, suçlamalar, entrikalar, sahte anket çalışmaları, il veya ilçe başkanlarının perde arkasında kalarak düzenledikleri genel merkez kararlarını hiçe sayan toplantılar, ayak oyunları, insanı gerçekten şaşırtıyor ve siyaset yapmak isteyenleri siyasetten soğutuyor. 
Şeytana papucunu ters giydiren bu demokrasi dışı çalışmaları yapanlar bilmelidir ki, sizler siyaset değil, ne yazık ki dedikodu yapıyorsunuz, tribünlere oynuyorsunuz ve parti çıkarlarını değil, sadece kişisel çıkarlarınızı düşünüyorsunuz…
Peki bu doğru bir yöntem mi?
Elbette hayır. Buna isyan edenler de var kuşkusuz…
İşte CHP'den, İzmir’in Karşıyaka Belediye Başkan aday adayı olan Cihan Türsen, belki de tüm illerde yaşanan bu ve benzeri olaylar karşısındaki isyanını şu sözlerle dile  getiriyor:
Demokraside şike olmaz. Danışıklı platformlar kurarak, göstermelik komiteler ile aday adaylarını çizdirip kendi adını yazdırarak Ankara'ya gösteri yapma ve "beni istiyorlar" senaryolarının modası geçmiştir. Demokrasi kültürü, tarihinin en sancılı dönemini yaşamaktadır. Kişisel egoları ve mevki arzuları, hırsları uğruna insanı ve demokrasiyi işine geldiği gibi araç yapan anlayışlar, tutarsızlıklarını sürdürmektedir. 
CHP Tüzük Kurultayında, yerel seçimlerde, ön seçim ile aday belirlemesi dışında aday belirleme yöntemlerini tüzük hükmü haline getiren komisyon ve kurultay delegelerinin bir kısmı, şimdi tüzük kurallarını, Genel Merkez kararlarını hiçe sayarak, işlerine gelen yeni yöntemler geliştirmektedirler… 
Bir eli yağda, bir eli balda, siyaset yapılmaz. Adil olmak gerekir... 
Hem başta olacaksınız, hem atamalarınıza borazan çaldıracaksınız ve yöneticileri, parti merkezlerini kişisel çıkarlarınız için kullanacaksınız, hem de hülle, kule uygulayacaksınız. 
Olmaz… Yeter artık...” 



* Kıyafet Kanunu kabul edildi (1926).
İnsanların canlı canlı
yakıldığı fırın
* Nazi katliamı: 800 çingene çocuk sistematik bir şekilde Auschwitz Kampı'nda öldürüldü (1944)
* Genel seçim sonuçları: Adalet Partisi 240 milletvekili ile çoğunluğu elde etti. CHP 134, Millet Partisi 31, Yeni Türkiye Partisi 19, Türkiye İşçi Partisi 15, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 11 milletvekili çıkardı. Türkiye tarihinde ilk kez bir sosyalist parti, Türkiye İşçi Partisi 15 milletvekili ile TBMM'de grup kurmaya hak kazandı (1965).
* Nobel Edebiyat Ödülü'nü Dario Fo aldı (1997).
* Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu (Dev-Genç) adını aldı (1969).
Attila İLHAN
* 18. Yaz Olimpiyatları Tokyo'da başladı (1964).
* Türk tiyatro ve sinema sanatçısı Yıldırım Önal’ın aramızdan ayrılışının 31. yılı.
* Türk siyasetçi Behice Boran’ın aramızdan ayrılışının 26. yılı.
* Milliyet gazetesi eski sahibi Ercümen Karacan’ın aramızdan ayrılışının 24. yılı.
* Şair, yazar ve düşünür Attila İlhan’ın aramızdan ayrılışının 8. yılı.





* AKP'li Hüseyin Çelik, TV spikerinin giydiği kıyafet için, “olmaz böyle bir şey” demiş… Bu sözden sonra da, spikerin işine son verilmiş… Vallahi biz de, Atatürk Türkiye’sinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nde, sokaklarda, resmi dairelerde, okullarda giyilen kıyafetleri görünce “olmaz böyle bir şey” diyoruz…
* EĞER yapılan anketlerle Başbakan olunsaydı, Erdoğan da Başbakan olurdu…
* CAN Dündar, “12 Eylül’ün sansürünü özledim” demiş… Ben de Abdülhamit döneminin sansürünü…
* BİLİNİZ Kİ bu ülkede, laik cumhuriyeti, Atatürk ilke ve devrimlerini, çağdaşlığı, uygarlığı, bilimi, sanatı savunmak suç değil, aksine yurttaşlık görevi ve sorumluluğudur… Çünkü bize böyle öğrettiler, bizler de böyle öğreteceğiz, yaşatacağız…
* BİLDİĞİNİZ gibi, okula yeni başlayan minicik öğrencilerin ders kitaplarının arasına, ustanın mesajı ve fotoğrafı konulmuş… Hiç doğru uygulama değil... Milli Eğitim Bakanı’nı da kınıyorum... Çocuklara daha bu yaşlarda ustayı, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmiş bir partinin genel başkanı” olarak tanıtmaya ve anımsatmaya ne hakkınız var ki?
* MUSTAFA Kemal Atatürk, 1923 yılında yurtdışına eğitim amaçlı gönderilen öğrencilere, daha gitmeden önce tek tek çektiği telgrafta şunları yazar: “Sizleri kıvılcım olarak gönderiyoruz, alevler olarak geri dönmelisiniz…” Bunu günümüze uyarlarsak şöyle deriz herhalde: “Sizleri kıvılcım zannetmiştik ama, ne yazık ki hepiniz birer cumhuriyet ve Atatürk düşmanı patlak ampül oldunuz…”
* BALYOZ Davası'nda mahkemenin verdiği kararlar Yargıtay'da onaylandı. Onlarca komutan, yıllarca hapislerde yatacak. Bu kararla, bir çok sosyal haklardan da mahrum kalacaklar. Rütbeleri sökülecek, lojmanlardan çıkartılacaklar... Sanki vatan hainliği yaptılar veya vatanı sattılar. Biliniz ki, kamu vicdanında sizler suçlu değilsiniz. Ergin Saygun'un kızı Ece'nin de dediği gibi, "Heyy! Yok öyle umutları yitirip, karanlıklara savrulmak... Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak... Biz haklıyız, onlar haksız..." İşte o kadar...
* GEZİ olaylarını yayınlayan TV’lere, para ve uyarı cezaları veren RÜTÜK, çarpık ve yasak aşk hikayesi arasında damardan siyasi mesajlar veren ve Menderes’in hayatını anlatan diziye niye duyarsız kalır acaba? Neden hiçbir CHP’li bunu gündeme getirmez ki…
* TRT, çocuklara Osmanlı padişahlarını anlatacak bir çalışma yapıyormuş… Bu çalışmada; Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarından başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Kara Vasıf Beye, Fuad Paşa’ya, Dr. Adnan Beye ve Halide Edip’e idam fermanı çıkartanlar, vatan hainleri, jurnalciliği yasalaştırıp toplumu, aileyi birbirine düşürenler ve vatanın her karış toprağını emperyalistlere peşkeş çekenler de yer alacak mı acaba?
* OSMAN Bölükbaşı’nın söylemidir: “Türkiye’deki tüm ticari sektörleri tetkik ettim. En karlı sektörün, din ticareti olduğunu gördüm…” Ben de şunu ekleyeyim: Sermayesi yok, müşterisi çok…” (Teşekkürler Hüseyin Durdu…)
* KİN ve nefret ekenler, kan ve gözyaşı biçerler! Zıvanadan çıkan, beyanlarında abesle iştigal edenler ektiğiniz kin ve nefret yeter! Bizim siz istiyorsunuz diye akıtacak gözyaşımız, akacak kanımız yok!... (Teşekkürler Aynur Bal…)
* SİYASETÇİ, seçmenin kime oy attığını çok iyi bilmelidir. Oyların temsil ettiği partiye mi yoksa kendisine mi verildiğini çok iyi araştırmak zorundadır. Sonunda akıllı olan partisinin neferi, aptal olan ise megaloman olurlar… (Teşekkürler Tufan Atakişi…)
* SAYIN Başbakan, değerli hükümet üyeleri ile AKP'nin vazgeçilmez hayranları. Bu günlerden itibaren sağlığınıza büyük bir dikkat ve özen gösteriniz. Yakın gelecekte yaşanacakları, sağlıklı bir şekilde görmenizi ulu tanrıdan niyaz ederim… (Teşekkürler Demir Özgen…)















12 Eylül darbesi sonrası Hamzaköy'e gönderilen
Rahşan - Bülent ECEVİT ve Nazmiye - Süleyman DEMİREL
(Foto: Ergun Bayrak)










BİR otobüs dolusu politikacı, seçim kampanyası için Anadolu’da dolaşıyorlardı.
Otobüs büyük bir çiftliğin yanından geçerken, derin bir uçuruma düşer.
Oradan geçmekte olan çiftçi koşarak olay yerine geldi. Gece vakti kurda kuşa yem olmasınlar diye cesetlerin hepsini gömmeye başladı.
Ertesi sabah, jandarma, soruşturma için çiftliğe gelir ve çiftçiye sorar: 
-"Otobüsteki bütün politikacıları gömdün demek... Hepsi de ölüydü, eminsin değil mi?"
 
Çiftçi cevap verir: 
-"Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama, politikacıları bilirsiniz… Nasıl yalan söylerler."
 









Varyant'tan İzmir Konak Meydanı








35'LİĞİ yayınladığımız yaklaşık bir aylık süre içerisinde bloğumuzu takip eden, başta Türkiye'de olmak üzere; ABD'de, İngiltere'de, Rusya'da, Almanya'da, Belarus'da, Ukrayna'da, Avusturya'da, Avustralya'da, Belçika'da, Sırbistan'da, Fransa'da, Makedonya'da, Kanada'da, Hollanda'da, Güney Kore'de, Irak'ta, İspanya'da, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde, Azerbaycan'da, Cezayir'de ve İsviçre'de yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz...



Yorum, istek ve önerilerinizi 
yazabilir, paylaşabilirsiniz...




altay@vecdialtay.net





BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE 
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...

BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI PAYLAŞABİLİR, 
ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...

1 yorum: