35’LİK – Vecdi
ALTAY
Günün sözü:
Bir memlekette ne kadar çok yasa varsa, orada o kadar da çok hırsıza ve
hayduta rastlanır. (Lao-Tse)
Vali ve Çakmalar…
9 EYLÜL’ün önemini, değerini ve anlamını
bilmeyen, bilmek için de hiçbir çaba
içinde olmadığı belli olan bazı
çakma İzmirlilerin, alternatif bir etkinlik düzenlemesi, bu kente yapılan ihanettir, halka
hakarettir ve halkı yok saymaktır…
Düzenlenen
etkinliğe katılanlara baktığınızda,
etkinliği düzenleyen kişinin
partisinden, hiçbir milletvekili ve yetkili
katılmamıştır.
Partisi
bile kendisini dışlamıştır, yalnız
bırakmıştır…
Vali hariç, o mekanda
bulunanlar da, İzmir protokolünde
zurnanın son deliğidir.
Valinin
bu çakma etkinliğe neden katıldığını
anlamak mümkün değildir.
Kendisi,
“ne yapayım davet aldım, icap etmem
gerekirdi” diyebilir ama, o zaman da sormak gerekir: Siz davet aldığınız her toplantıya katılıyor musunuz, katılmak zorunda
mısınız?
Oraya
gitmeden önce araştırma
yapmalıydınız.
Kimlerin katılacağı konusunda bilgi edinmeliydiniz.
Siz
bu ilin valisiyseniz, böyle çakma bir etkinliğe katılmamanız gerekirdi. Sanırım, ufak bir oyuna geldiniz, getirildiniz…
Dönelim
düzenleyenlere…
Halkın coşkuyla kutladığı resmi törenlere katılmayıp, halkın içinde yer almayıp, akşam otel
salonunda telsizlerden İzmir diye
bağırmakla 9 Eylül’ü kutlamış
olmuyorsunuz.
Bunu,
ballandıra ballandıra anlatmanız,
basına bülten geçerek açıklamanız, acizliğinizin bir başka boyutu…
Evet,
bazı şeylerde değişime gerek vardır
ama, yeni bir 9 Eylül kutlama
girişimi, yeni bir şey değil, aksine bir
çok şeyin inkarıdır.
Biliniz
ki, İzmir’in, İzmirlilerin ne çakma ne
de alternatif kutlamalara
gereksinimi vardır.
İzmir’in
aydınlık yüzü ve yüreği, bu tür etkinliklere bir
daha asla izin vermeyecektir ve çakma
etkinlikler düzenleyen çakmalara da
gerekli dersi verecektir…
Sizleri
bir kez daha, devlet ciddiyetini
öğrenmeye ve vekil olma
sorumluklarınızı hatırlamaya davet
ediyorum…
Cihan Türsen…
KARŞIYAKA Belediye Başkan Aday
Adaylarından Cihan Türsen, 1994
yılında bıraktığı Belediye Başkanlığı görevine, 19 yıl sonra yeniden talip oldu.
Çağdaş, uygar, emek ve
emekçiden yana, demokrat, projeci, has Karşıyakalı ve insancıl kimliği ile diğer aday adayları arasında farklılığını gösteren ve ön plana çıkan Cihan Türsen, hazırlamış
olduğu projeleri partililere ve Karşıyaka halkına sumak üzere bir basın toplantısı düzenliyor.
“Karşıyaka başka bir
dünyadır” sloganı
ile yola çıkan Cihan Türsen şöyle
diyor:
Bu dünya, sevgi dolu
insanların dünyasıdır. Bu dünya yaşamda saygıyı öne alan insanların dünyasıdır.
Yaman insanların dünyasıdır.
Hiçe sayılmaya,
sevgisizliğe, oldu bittilere baştan karşıdır Karşıyaka… Önümüzdeki seçimler
ülkemizin yeni kurtuluşudur.
Ve İzmir Türkiye’nin,
Karşıyaka İzmir’in kalesidir… Şimdi, Karşıyaka’nın sesini duyma zamanıdır…”
Anlattıklarından
anlıyoruz ki, Cihan Türsen aday
adaylık yarışına aylar önce başlamış.
Gece gündüz demeden, kendi alanlında uzman
olan gönüllü 165 kişi ile, “Karşıyaka 2014 ve Geleceğin Karşıyaka’sı”
adını verdiği ve her biri, sadece Karşıyaka’yı değil, aslında tüm İzmir’i de yakından ilgilendiren, 50’ye yakın proje üretmiş Cihan Türsen…
Evet,
Cihan Türsen’in basın toplantısı, cumartesi günü saat 14.00’da, Karşıyaka İskelesi karşısında
bulunan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün, manevi kızı Afet İnan ile birlikte bir
Cımhuriyet Balosu’na katıldığı eski Halkevi,
günümüz Öğretmenevi binasında…
12 Eylül…
GÜNÜMÜZDEN tam 33 yıl önce bugün, TRT spikeri Mesut Mertcan, sabah saat 03.59’da, radyoda çalınan Harbiye
Marşı’nın ardından heyecanlı ve ürkek bir ses tonuyla şöyle diyordu:
…Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke yönetimine bütünüyle
el koymuştur. Parlamento ve hükümet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin
dokunulmazlığı kaldırılmıştır…
Bu bildiri ile anlaşılıyordu
ki, insan aklının düşünebildiği en iyi
siyasal rejim olarak tanımlanan, bilinen ve kabullenilen demokrasiye,
Cumhuriyet’in ilanından itibaren üçüncü
kez ara veriliyordu.
İşte her şey, bu bildiri ile sona erdi, erdirildi. Liderler gözaltına alındı.
Atatürk’ün kurduğu CHP bile
kapatıldı. Demokratik kitle örgütleri, sendikalar işlevsiz hale getirildi. Belediye meclisleri feshedildi. TBMM’nin kapısına üç yıllığına kilit asıldı ve demokrasinin “d”
si bile kalmadı...
“Asmayalım da besleyelim mi?” diyenlerden sağ olanlar, günümüzde hala yargılanıyor. Ölenlerin, öldürülenlerin, yaşı tutmadığı halde ibret olsun diye asılanların, işkence görenlerin, ortadan
kaybolanların hesabı hala
sorulamıyor, sorulmuyor… Yazıklar olsun…
Gazeteci Adaylar…
BELEDİYE Başkanlığı veya Meclis
Üyeliği için aday adayı olan meslektaşlarımı bu köşede sonuna kadar destekleyeceğimi, önceki hafta ifade etmiştim. Devam ediyoruz…
Çeşme Belediye Başkanlığı’na
aday adayı olan Erkan Sevinç, her ne
kadar mesleği hekimlik olsa da, medya sektöründe ömrü geçmiş biri. Kendisini tanıdığım yıllarda Karacan Yayınları’nın temsilciliğini yapıyordu. Erkan Sevinç halen, Çeşme’deki bir
hastanenin başhekimi, Barış İsteyen Gazeteciler Platformu’nun
kurucu üyesi ve Milliyet Gazetesi’nin de köşe yazarlarından. Erkan Sevinç için, tam bir
Çeşme aşığı desek abartmamış oluruz…
Mesleğe değerli katkıları bulunan bir diğer
aday adayı da Hüseyin Çorlu. Balçova
için kolları sıvayan Hüseyin Çorlu
ile, bir dönem Temmuz Dergisi’nde
birlikte çalıştık. Derginin yaşaması için çabalarını
unutamam. O kadar çok kimliği
var ki Hüseyin Çorlu’nun, yazsak
sayfaya sığmaz. Emekçi, emekten yana
tavrı her zaman takdir edilen Hüseyin
Çorlu’yu özellikle, başında bulunduğu SODEV
adına gerçekleştirdiği siyasi ve sosyal etkinlikler gündemde tutuyor…
Sevinç ve Çorlu’ya,
yolunuz açık olsun diyorum…
GÜLELİM…
ERDOĞAN’ın gittiği berberde bir papağan varmış. Papağan, Erdoğan’ın bıyığına hep küfür edermiş. Bir gün
Erdoğan berbere, “bak bu papağan bıyığıma
bir daha küfür ederse, bir daha da gelmem buraya” demiş. Berber de
papağana, “ eğer bir daha Erdoğan’a küfür
edersen senin tüylerini yolar tavuk kümesini atarım der…
Bir
ay sonra Erdoğan yine gelmiş ve
papağan dayanamamış yine küfrü basmış.
Berber de dediğini yapıp, papağanın tüylerini
yolmuş ve kümese atmış.
Kümeste tavukla horoz, yan yana duruyormuş.
Horoz sinsi sinsi gülerek tavuğa, “sen
benim 40 yıllık karımsın bir gün karşımda soyunmadın” demiş. Papağan
sinirlenmiş ve vermiş cevabını: “biz
buraya fahişelikten değil, siyasetten düştük”
Bunlar Nedir?
12 Eylül döneminde uygulanan işkence yöntemlerinden
bazıları:
1) Falaka
(Yaygın ve sürekli olarak
uygulandı. Ayak tabanı, ellerin içi gibi vücudun kaslı bölümlerine kalas, cop,
zincir, saz sapı, pik demir vb. vurularak gerçekleştirilirdi. Bu yöntem, ayak
tabanlarını ve el ayalarını patlatır, kaba yerleri ezer, morartır, tırnakları
sökerdi. El ayak gibi herhangi bir yeri kırar, sakat bırakırdı)
2) Cop
(Gardiyanların, özellikle
kadın mahkumlara copla yaptıkları işkenceleri burada yazmayı ahlaki ve doğru
bulmadık)
3) Zincir
(20-25 metre uzunluğundaki
zincirin uçları iki tutuklunun boynuna bağlanır, tutuklular sırt sırta
verdirilerek ters yönde hızla itilir. Tutuklu tek ayağından zincire
bağlanır, bu zincir yüksek bir yere asılır, tutuklu bayılıncaya kadar askıda
kalırdı)
AJANDA
1) 2013-2014
Eğitim Öğretim Yılı’nın açılışına 4 gün kaldı…
2) 30
Mart 2014 Pazar günü yapılacak olan yerel seçimlere 198 gün kaldı…
3) 6
gün sora, Eski Başbakanlardan Adnan Menderes’in idam edilişinin 52. Yılı…
Diyorum ki…
* OKULA yeni başlayan minicik öğrencilerin ders kitaplarının arasına, ustanın mesajı ve fotoğrafı konulmuş… Hiç
doğru uygulama değil. Milli Eğitim Bakanı’nı da kınıyorum. Çocuklara daha bu
yaşlarda ustayı, “laiklik karşıtı
eylemlerin odağı haline gelmiş bir partinin genel başkanı” olarak tanıtmaya ve anımsatmaya ne hakkınız var ki?
* İZMİR Büyükşehir Belediyesi AKP Grup Başkanvekili
Yusuf Kenan Çakar,” kendimizi anlatacağız” demiş… İlahi Çakar, ne kadar
beceriksizmişsiniz… 10 yıldır hala anlatamadınız mı kendinizi? Ama
merak etmeyin. Biz sizi, inanın çok iyi anladık…
* TALEP olması halinde, liselerde mescit açılabilecekmiş…
Kararı veren kim? Milli Eğitim Bakanlığı…
Hadi bakalım, sıkıysa talepte
bulunmayan bir babayiğit lise
müdürü çıksın… Çıkarsa da, kendine haritadan yer beğensin…
* HABER şöyle: "AK Parti’nin ağır topları, kaybetme ihtimali yüksek
olan İzmir’den Büyükşehir adaylığına soğuk bakıyor..." Eee, İzmir’de aday
olmak pek o kadar kolay değil. Kimse, seçime
girdi, kaybetti damgası yemek istemiyor…
* ŞEHİTLER için verilen
sözler tutulmamış… Haber böyle. Hem
siz ne bekliyordunuz ki? Hakkında, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından 3 kuruşluk tazminatı onaylanan ustaya
göre onlar, şehit değil, “kelle…”
* DENİZ Baykal’ın İzmir temasları ilginç boyutlarda… 2004 ve 2009 seçimlerinde İzmir adaylarını belirleyen Baykal’ın,
2014 seçimlerinde de adayların belirlenmesi konusunda etkin olmak istediğini ve bunun için çalışmalar yaptığını söyleyebiliriz…
* DARBE’li matkaplardan
nefret ediyorum…
altay@vecdialtay.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder