Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Eylül 2013 Pazar

Beceremiyorsunuz...













Günün sözü:

Akıllı insanlara gülmek, delilerin ayrıcalığıdır… Jean de La Bruyere


Beceremiyorsunuz…

İZMİR Valisi geçtiğimiz hafta, aynı zamanda EXPO Yönlendirme Kurulu ve Yürütme Komitesi Başkanı sıfatıyla basına bir yemek davetiyesi göndermiş.
Jöleli gazeteci olmadığımız için, bu davetiyeden bize gelmedi ama, EXPO basın sorumlusunu tarafından mail ortamında gönderilen davetiyeyi gördüm ve arşivime koydum…
Sanırım yemek, Dünya Sağlık Örgütü 63. Avrupa Bölge Komitesi Toplantısı’na katılan ülke temsilcileri için düzenlenmiş ve bu arada, “bazı basını da çağıralım” demişler galiba…
Hangi basının çağırıldığını az çok biliyoruz ancak, davetiyenin, ciddiyetten uzak, özensiz bir biçimde düzenlendiği apaçık ortada.
Öyle ki, üzerinde bir temsilcinin adının yazılı olduğu davetiye, başka gazetelere de aynen gönderilmiş…
Defalarca yazdım ve bir kez daha yazıyorum: Ne yazık ki EXPO, bir kurum kimliğinden, ciddiyetinden ve saygınlığından uzaktır. Beceriksizlik, paçalardan akıyor artık… Tel tel dökülüyor ve Vali Bey de buna ne yazık ki müdahale etmiyor.
Aslında, belki de pek de yadırgamamak gerekiyor…
Ne yapalım, malzeme bu…
EXPO’nun başı olan Vali beyin, İzmir’e geldiğinden beri basın konusunda gösterdiği özensizlik, belli ki EXPO basın biriminde de görülüyor…
Siz, polisten özel kalem ve yine polisten Basın Halkla İlişkiler Müdürü yaparsanız, adınızın yazılı olduğu davetiyede LCV yenine LVC yazıldığını da göremezseniz…
Çok şükür ki, davetiyeyi yazan arkadaş, LCV yerine WC yazmamış…

Karşıyaka seçimleri…

KİM ne derse desin İzmir’de, bırakın adaylığı ve seçimleri, aday adaylık sürecinin en tartışmalı ve en kritik geçeceği ilçe Karşıyaka’dır.
Resmi olarak 7 aday adayı var ama, bir de resmi olmayan, ön seçimi savunduğu halde son anda atanmayı bekleyen bir kişi daha var: İl Başkanı Ali Engin…
Gerçek olan şu ki; CHP’de adayın açıklanmasına yaklaşık dört ay kalmasına rağmen, aday adaylık sürecinin iki kişi arasında geçeceği şimdiden belli oldu.
Biri, on yıldır Belediye Başkanı olan Cevat Durak, diğeri ise, aynı öteki aday adayları gibi, kısıtlı bütçesi ile yola çıkan ve Belediye Başkanlığı görevinden 19 yıl önce ayrılan Cihan Türsen
Bu karşılaşma yeni değil. Günümüzden 25 yıl önce de, her ikisi birbirine parti içinde rakipti ama, yapılan ön seçimde ipi göğüsleyen Türsen olmuştu.
Önceki hafta sonu, Cihan Türsen’in halkla açık toplantısı vardı Karşıyaka Öğretmen Evi’nde… Salon düzeni ve organizasyon, CHP’de pek görülmeyen disiplinli ve titiz bir çalışmaydı. 
Yoldan geçenler, kalabalığı ve coşkuyu görünce, Genel Başkan geldi zannettiler. Çünkü Türsen, Genel Başkanı’nın “sokaklara çıkın, projeler üretin” talimatına uymuştu. 
Altı aydır sürdürdüğü aday adaylığı çalışmaları süresince verdiği siyasi ve toplumsal uzlaşma mesajlarıyla, 19 yıllık ayrılığı çok kısa sürede avantaja çevirmişti…
Türsen, düzgün Türkçesi ve heyecanlı tavrıyla projelerini tek tek görüntüleriyle birlikte anlatırken, onu dinleyen çoğu Karşıyakalı, partili, kadın ve gençler, bir yandan da dağıtılan, Karşıyaka Kent Yönetiminde Rönesans adlı kitabı takip ediyordu.
Cihan Türsenin, dağıttığı yaklaşık yüz sayfalık bu kitapla, İzmir’de aday adayı olma ve siyaset yapma biçimini, itibarını, seviyesini ve de kalitesini yükselttiğini söyleyebiliriz. 
Artık İzmir’de ve özellikle Karşıyaka’da, öyle 3-4 sayfalık broşürlerle, klasik söylemlerle politika yapılamayacağı ortaya çıktı…
Geçtiğimiz günlerde, Milliyet Gazetesi’nden Muhittin Akbel’in de yazdığı gibi, Türsen’in aday adaylık sürecinde yaptığı bu çalışmaları, üretilen projeleri Genel Merkez’in de dikkate alacağını ve farklı bir gözle değerlendireceğini umuyorum.
Kısacası Karşıyaka’da, aday adayı da, aday olmak da zordur. 
Çünkü, Cihan Türsen’in ifadesiyle, “Karşıyaka başka bir dünyadır” ve “Karşıyaka yaman insanların dünyasıdır…”



Kızılderili gözüyle…

DÜNYANIN en acı çeken ve hep aldatılan halkı, Kızılderililerdir.
Liderlerinden Geronimo’nun, ABD emperyalizminin zulmüne uğrayan halkını ve yaşadıkları toprakları korumak uğruna verdiği mücadeleler, tarihin sayfalarında yazılıdır.
Kızılderililerin, kendilerine, eşlerine ve çocuklarına verdikleri adlar çok anlamlıdır.
Birçoğu, adı verilen kişiyle özdeşleşmiştir.
Düşündüm de, bir Kızılderili acaba bizim yöneticilere nasıl adlar verirdi?
Oldukça uzun bir araştırma yaptım.
İşte, Kızılderili sözlerinden İzmir’in metropol sınırları içinde kalan 22 Belediye Başkanı’nın adları: 
Aziz Kocaoğlu: Oturan boğa,
Sıtkı Kürüm: Uyuyan savaşçı,
Hakan Tartan: Yalnız kurt,
Ercan Tatı: Zıplayan balık,
Kamil Okyay Sındır: Fırtına savaşçı,
Hasan Karabağ: Yay koparan,
Cevat Durak: Dertli çekirge,
Metin Solak: Saçsız şef,
Halil İbrahim Şenol: Korkusuz şef,
Mehmet Ali Çalkaya: Oktan hızlı,
Abdül Batur: Bilge adam,
Mustafa İnce: Sevgi yüklü,
Tahir Şahin: Hızlı şahin,
İsmail Uygur: Kalbi kırık,
Rıdvan Karakayalı: Meydan okuyan,
Ergun Özgün: Kanadı kırık kartal,
Turgut Oğuz: Yaşlı kurt,
Selçuk Karaosmanoğlu: Gönlü kırık,
Mehmet Kertiş: Toprakla yoğrulan adam,
Vefa Ülgür: Koşan boğa,
Gökhan Demirağ: Küçük kurt,
Tunç Soyer: Koşan kaplumbağa…


Bravo çocuklar…

HAFTALARDIR erteledim yazmayı. Ama artık yeter…
İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi ve Fen Lisesi öğrencileri, kültürel gezi kapsamında Almanya’ya gitmişler ve Berlin’de de çok anlamlı bir şey yapmışlar... 
Ne mi yapmışlar? Yüzyıllar önde Bergama’dan Almanya’ya parça parça kaçırılan ve kaçırılmasına izin de verilen Zeus Sunağı’nın da içinde bulunduğu Pergamon Müzesi’nin önünde bu yaşananları protesto etmişler.
Okul müdürleri Ali  Atakan ve İhsan İnekçi şöyle diyor: 
"Ülkemizden yurt dışına kaçırılan kültür değerlerimiz hakkında öğrencilerimizi bilinçlendirmek ve kamuoyunun dikkatini çekmek istedik. Halikarnas Balıkçısı ile başlayan bu duyarlılık sürecinin devam etmesi için çaba gösteriyoruz…"
Bu çocukları ayakta alkışlamak gerekir. Kentli olma ve yaşadığı kentin değerlerine sahip çıkma diye buna denir. Bravo size…





Gülmelik

DURSUN, iş için müracaatta bulunmuş. İşe alınması için bazı evraklarla birlikte 8 adet de vesikalık fotoğraf istemişler.
Ancak Dursun vesikalık fotoğrafın ne olduğunu bilmiyormuş.
Hemen akıl hocası Temel’in yanına koşmuş. Durumu anlatmış. Temel:
- Pilduğum gadarıyla vesikaluk fotoğraf, pelden yukari çekilen fotoğraftır da... Sen şuraya çukur kaz içine gir. Pende fotoğraf makinesi getireyum. Fotoğrafını çeker veruruz demiş.
Dursun başlamış çukur kazmaya. Temel de, fotoğraf makinesi getirmeye gitmiş.
Temel, bir süre sonra geri dönmüş  ve bir de ne görsün? Dursun 8 tane çukur kazmış… Temel:
- Ula Dursun, niye 8 çukur kazdın daaa? Diye sormuş. Dursun da:
- 8 vesikaluk lazım ya, onun için… demiş. Temel sinirlenmiş ve vermiş cevabını:  
- Ula salak, pen zaten 8 tane fotoğraf makinesu getirdiydum daa…


Tanıdınız mı?           (Devamı, yazının sonunda...)





  

                                                                                                                  

Ajanda

1)      İzmir’in Paris’teki EXPO sunumuna 62 gün kaldı…
2)      30 Mart 2014 Pazar günü yapılacak olan yerel seçimlere 186 gün kaldı…
3)      AKP’de, aday adaylığı için başvuru süresi 29 gün sonra başlıyor…
4)      Sanatçı Zeki Müren’in aramızdan ayrılışının 17. Yılı…
5)      Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Yörük Ali Efe’nin, aramızdan ayrılışının 62. Yılı


Diyorum ki…

* BAŞBAKAN’a, en hassas sesleri bile duymaya yarayan steteskop armağan edilmiş… Umarız Başbakan bundan sonra, işçilerin, memurların, öğrencilerin, gençlerin, köylünün, esnafın, kısacası “halkın” sesini daha iyi duyar…

* CHP İl Başkanı Ali Engin, Ankara’ya gidip, Genel Başkan’a “Aziz beye muhtaç değilsiniz” diyen ve bazılarının vekalet verdiği İlçe Başkanları’na çok sinirlenmiş ve “Bir ilçe yönetiminin işi belediye başkanı ya da belediyenin çalışmaları değildir. Seçime gidiyoruz. İlçede kaç sandık var. Görevliler kimler, nasıl çalışacaksınız? Bunlara bakacaksınız. Bu tür konular parti yönetimlerinin işi değildir” demiş… Doğru mu? Evet doğru. İlçe başkanları, aynı zamanda belediye meclisi parti grup başkanı olursa, işler de böyle karışır. Buna, birileri durumdan fena halde vazife çıkarmış ve haddini aşmış denir…

* BU aralar Ankara’ya giden olursa haberim olsun… Ben de, “bu iktidarı istemiyorum” diye vekalet vereceğim de…

* YENİ demokratikleşme paketi, bu hafta açıklanacakmış… Bu paketlerle, ülkede demokrasinin olmadığı kanıtlanmış olmuyor mu? Ayrıca, benim bu paketlerden demokrasi, adalet, insan hakları adına hiç umudum yok… Çünkü, paketin adı üstünde: Demokratikleşme…

* BAŞBAKAN demiş ki:  “benin halkım nohuta, pirince, kömüre oyunu satmayacak kadar şereflidir…” Doğru ama, asıl şereflilik, onları dağıtırken AKP’ye oy istememek ve vatandaşı muhtaç duruma düşürmeyecek düzeni sağlamak değil midir?

* BU ülkede hala namuslu, erdemli, ahlaklı, değerlere inançlı ve saygılı  insanların varlığını görmek ve hissetmek, insanı mutlu kılıyor… Ve bu insanların sayısı hiç de az değil… En azından, bu satıları okuyanlar böyle değil mi?

* BU yıl 9.su düzenlenecek olan Mahzar Zorlu Halı Saha Futbol Turnuvası, ekim ayında başlıyor. Turnuvanın kuraları, Perşembe günü Altay Sosyal Dayanışma Derneği’nde çekilecek. Turnuvaya katılmak isteyen firmalara, masterlere, kuruluşlara ve şirketlere buradan duyurulur… 

* YAPILAN araştırmalara göre Salyangozlar, üç yıl süreyle uyuyabiliyormuş… Sanki marifet… Türk halkı on yıldır uyuyor, uyutuluyor…

* HAYATTA en çok kızdığım şey şu: Birisinden bir konuda bilgi istiyorsunuz. Diyor ki: “Tamam ama şimdi olmaz. Daha sonra bana hatırlat…” Ben de onlara diyorum ki, “Benim senden ne istediğimi, eğer sen bana hatırlatırsan, ben de sana senden ne istediğimi sana hatırlatmış olurum…” Nasıl yanıt ama…

* BABA… Varsın kalmasın babadan villa,  olmasın para ya da araba. Üzülme baba, takma kafana.
Alın terinle ekmek kazandın ya, O yeter bana…

* TENCERE tava çalanlar yerine, Devletin kasasından çalanları ihbar etsek olmaz mı?





 TANIDINIZ MI?
1)      Feyzi Hepşenkal (Gazeteci)
2)      Işık Teoman (Konak Belediyesi Basın Danışmanı-Gazeteci)
3)      Nebil Özgentürk ( TV Programcısı, Gazeteci-Yazar)






1 yorum: