35’LİK – Vecdi
ALTAY
Başvurmayacak…
VE, o gün geldi…
Bugün, CHP’de Belediye Başkanlığı’na ve Meclis Üyeliği’ne aday adayı olmak isteyenlerin
dosyalarını teslim etmelerinin son günü…
Ancak görünen o ki, mevcut Belediye Başkanları’nın tamamı,
yeni dönem için başvuruda bulundu, bulunacak.
Gelen duyumlara göre,
belediye başkanlarından bazılarının
gönlünden Büyükşehir de geçiyor.
Hatta, yine bazılarının
tercihini yapıp, gönlünden geçeni genel
merkeze giderek özel olarak ilettiği de gelen bilgiler arasında. Yani “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan
da olmayayım diyenler var…
Bunun yanında, bir parti üyesi ve sadece delege oyuyla seçilerek parti yöneticisi olup, aday adaylığı için görevlerinden istifa edenlerle, halen görevde olan ve binlerce vatandaşın oyuyla seçilen belediye başkanlarının aynı
kategoride değerlendirilmesinin, doğru
bir uygulama olmadığını düşünüyorum.
Sonuçta başkanlar da kamu görevlisi ve halen kamu görevi yapıyorlar…
Kamu görevlilerinin başvuru
için istifa etme tarihi ne zamansa, onların da bu süreye dahil
edilmesi gerekirdi.
CHP’nin bunu
dikkate alacağını umuyorum ve son durumu
bildiriyorum:
Aziz Kocaoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday adayı olmak
için, bugün başvuruda bulunmayacak…
Günün sözü:
Yurtta sulh, cihanda sulh… Mustafa Kemal Atatürk
Barış günü…
DÜN, Dünya Barış
Günü’ydü…
Ve ABD, Barış Günü’nde yine savaştan
bahsetmeye başladı…
Yaşanan tüm olumsuzluklara
rağmen görülüyor ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Barış
Dünyada Barış” isteği, günümüzde bile hala ve daha da önem kazanıyor.
Sevginin, barışın, dostluğun, hoşgörünün egemen olduğu, savaşın,
kavganın, öfkenin, katliamların, soykırımların olmadığı bir dünya dileği
ile, “Yaşasın
dünya halklarının kardeşliği” diyoruz
ve Dünya Barış Günü’nüzü kutluyoruz…
Bu arada, savaşılan
dünyadan, gazetemizi ve köşemizi, yanmaktan son anda
kurtardığımızı belirtiyoruz ve “Yurtta
Barışı” sağlayamayanlara, beceremeyenlere, toplumu bölenlere, kan dökmekten
utanmayanlara, kan üzerinden siyasi ve ekonomik rant sağlayanlara, belki
anlarlar diye 20 ayrı dilden “Yaşasın
Barış” diye haykırıyoruz…
Ve geldiler…
8 AĞUSTOS
tarihli, “Tehlike kapıda…” başlıklı
yazımızda, İzmir’e yerleştirilecek
olan Suriyeli mülteciler konusunda uyarıda bulunmuş ve İzmir Valisi’nden açıklama
beklediğimizi yazmıştık ama, Valilikten hala
ses seda yok…
O mültecilerin bir
bölümü, artık kapıda değil. İçeri
girdiler ve İzmir’e yerleştiler…
Hem de nerede yatıp kalkıyorlar biliyor musunuz? İzmir Valiliği’nin tam karşısındaki
parklarda…
Bu insanların Suriye’den İzmir’e, destek almadan
gelmeleri mümkün değildir.
Tehlike kapıda
derken, gelenlerin İzmir’i, Hatay’a
ve Reyhanlı’ya benzeteceklerine
dikkat çekmiştik.
Şimdi sokaklarda cirit atacaklar, yemek yiyip, alışveriş yapacaklar ve “Hesabı Tayyip ödeyecek..” diyecekler.
Hatta bunlara, seçimlerde oy kullanmalarının önünü de açacaklardır.
Bu, masum ve iyi niyetli bir
yaklaşım değildir. İzmir sokaklarında El
Kaide militanları, ajanları kol
gezecektir…
“Ne yapayım kardeşim gelmişler. İnsanların seyahat
özgürlüğü var” diyemezsiniz.
Eğer diyorsanız, ”O zaman Silivri’ye gitmek isteyenlerin seyahat özgürlüğünü neden kısıtladınız?”
diye sormazlar mı adama…
Kısacası İzmir’i, esnafı, tehlikeli ve karanlık
günler bekliyor.
Aman dikkat…
E-posta Gelenler…
* MESLEKTAŞIMIZ
ve okurumuz Hüsnü Okumuş, gönderdiği
mesajda, önemli bir konuya
değiniyor. Aynen yayınlıyorum ve ilgilileri göreve, ciddiyete davet
ediyorum:
“ Kentler büyüdükçe,
sorunları da artık çözülemez
noktalara doğru hızla ilerliyor.
Ulaşımdan temizliğe, sağlıktan yapılaşmaya, kentsel altyapı hizmetleri, plansız
nüfus çoğalmasının tutsağı oluyor. Kültürel altyapıyı düşünmekse, lüks sayılıyor. İzmir’in diğer
bölgelerinde olduğu gibi Karşıyaka’da
bayramların çoğumuz için kabusa dönüştüğüne
ilginizi çekmek istiyorum: Önümüzde Kurban
Bayramı var. Bayram öncesi yaşananları geçen yıllardan örneklemeyle bir kez
daha anımsamakta yarar var. Arife
günleri mezarlıklar ziyaret edilir. Buralara giden yollarda yoğunluk yaşanır. O yolun üstüne bir de
kurbanlık hayvan pazarı kurulduysa,
buralara uğrayanlar cehenneme düşmüşe
döner. Doğançay yolu, aynen
böyledir. Geçen yıl yakınlarımızı ziyaret için gittiğimizde, mezarlığa ne girilebiliyor, ne de çıkılabiliyordu. 3-4 Kilometrelik yolda
binlerce araç yerinden
kımıldayamadan geçen 3-4 saatte depolarca
akaryakıt tüketiyordu. Böyle durumda aklınıza
ne gelir? Doğal olarak, bir sağlık
sorunu yaşayan olursa, kalp krizi,
astım atağı gibi ciddi sıkıntılar geçiren varsa, ya da yangın, patlama, çatlama gibi ilk yardım gerektiren sorunlar
meydana gelirse, nasıl kurtulunur? Bu, kısacık
yolda yaşananlar... Bir de Karşıyaka’nın
tüm mahallelerinden bu yola ulaşım var. Mahalle aralarından, daracık sokaklardan döne döne gidilen Doğançay’dan, aynı yerlerden geçerek
geliniyor. Günde 5-10 kez cenaze
konvoylarının gidiş dönüşünü gözünüzde canlandırır mısınız? Bu sıkıntıyı
yaşayanların canı acırken,
ilgililer, sorumlular neden çözüm
üretmez? Örneğin, anılan yerin hemen üstünden geçen otoyola bir giriş, çıkış vermek çok mu zordur?”
* OKURUMUZ Ruhi Örmeci de gönderdiği mesajda şöyle diyor:
“Yazdıklarınız için elinize sağlık. Gelelim
İzmir'e: Metro, Ahmet Piriştina
öldükten sonra ne kadar ilerledi ve (
bence bir milim mesafe katetmedi) bu konuda Aziz beye başarılı demeye diliniz varıyor mu?... Karşıyaka’da yeşil alan olması gereken
lunapark, müteahhitlere peşkeş çekildi….
Deli diye nitelendirdiğimiz Yüksel Çakmur'un dışında İzmir’i yeşillendiren olmadı (iyi ki sahil yolu
yapıldı)… Bostanlı’da camii
karşısındaki oturulması mümkün olmayan
binalar görmezlikten gelindi ve insanlar oturmaya devam etti. Acaba bir deprem olsaydı, önce insan diyen belediye ve başkanı ne yapacaktı?... Karşıyaka yolları içler acısı
vaziyette. Buna karşılık bazı yollar
yeni zengin yaratmak için tekrar tekrar yapılıyor, buna ne demeli?... Dünyanın en
ucube konser salonu Karşıyaka'ya yapıldı, kimse bir şey demedi….
Gel de bu şartlar altında, yerel seçimlere
şu kadar gün kaldı diye yazın. Belki yapılmaması daha hayırlı.
Ne dersiniz?”
POLİ-FIKRA…
BİR gün, Alman, Fransız ve Türk Başbakanları bir araya gelir.
Sohbet
sırasında Alman Başbakan şöyle der:
- Bizde açlık sınırı 5
bin dolar. Biz 10 bin dolar veriyoruz kalanı ne yaptıklarını bilmiyoruz…
Fransız Başbakan da:
- Bizde açlık sınırı 7
bin dolar. Biz de 10 bin veriyoruz. Kalanı ne yapıyorlar bilmiyoruz der...
Sıra
Türk Başbakanına gelir ve şöyle der:
- Bizde açlık sınırı 3
bin TL. Biz 877 TL veriyoruz. Kalanı
nereden bulduklarını bilmiyoruz…
Diyorum ki…
* AKP'li vekiller İzmir’de, 30 Ağustos törenlerine
katılmamışlar. Normaldir. Demek ki onlar, fiziken de fikren de hala, Malazgirt’te kalmışlar… Yetişemediler,
yetişemiyorlar…
* FUAR açılışında, CHP’li ve AKP’liler karşılıklı sloganlar
atmış ve olaylar çıkmış… Hem de yabancı konukların önünde…
Ne diyelim, slogan atanlara da, kavga
çıkaranlara da, böylesi bir organizasyondan bile siyasi rant sağlamak isteyenlere de yazıklar olsun...
* EXPO’da ne oluyor, ne bitiyor, ne
yapılıyor, nerelerdeyiz? Var
mı bir bilen veya açıklama yapacak biri?
* Bergama’da, 30
Ağustos törenlerinde, protokolde bulunan “Cumhuriyet Savcısı”, Türk
Bayrağı’nın geçişi sırasında ayağa kalkmamış. Milletvekili Birgül Ayman Güler soruyor:
“Ülkesinin bayrağına saygısı olmayan bu kişi nasıl cumhuriyet savcılığı görevi
yapabilir?” Ne yazık ki yapıyorlar sayın Güler… Ağabeylerinin izinde
yürüyorlar…
altay@vecdialtay.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder