Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Nisan 2014 Pazar

Seçimin Galibi Kim?






35LİK'te, okurlar kadar meslektaşlarımın 35LİK için yazdığı özel yazılara da yer veriyorum.
İşte değerli meslektaşım Tevfik Kızgınkaya'nın, 30 Mart seçimlerini değerlendiren yazısı...
Dikkatle okumanızı öneriyorum.


Bu seçimin galibi kim?

Tevfik KIZGINKAYA
Barış İsteyen Gazeteciler Platformu 
Kurucu Üyesi


Hemen AKP diyeceksiniz.
Ama yanıt vermeden önce, Şeref Bakşık’ın “siyasette aklına ilk geleni söylemeyeceksin, bir dakika düşünmelisin” öğüdünü tutup, düşünelim.
30 Mart’ta bir seçim daha yaşadık.
Sandıklar açıldıktan altı saat kırk dakika sonra RTE balkondan zaferini ilan etti.
Çünkü tüm seçim propagandasını partisinin de önüne geçerek kendi üstünden yürütmüştü.
Balkondaki fotoğrafta ön planda Erdoğan ailesi vardı. Oğlu Bilal de tüm suçlamalara meydan okurcasına yanı başındaydı.
Bu görüntünün Türkçesi AKP=RTE’dir. 
Sonuçlar gelmeye başlar başlamaz da tartışmaya başladık.
Sonucu kabullenememenin tepkileri yükseldi. Seçim kurullarının önünde nöbetler tutuldu.
Özellikle parti üyesi olmayan gençler Ankara’da sabahlara kadar tutanakların kontrolünde gönüllü olarak görev aldılar.
Sayım hataları, yazım yanlışları, çalınan oylar var diye itirazlar ve başvurular yapılırken,
Sonucu kesinleşen yerlerde mazbatalar alınmaya, devir teslim törenleri yapılmaya başlandı.
Bu arada Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları başladı bile… 
Kazanan mutlu, kaybedenlerle dalga geçiyor.
Kaybedenlerse her seferinde olduğu gibi, sonucu yaratan nedenleri aramak yerine, haklı gerekçeler yaratmaya, kendileri dışında bir suçlu bulmaya çalışıyorlar.
Bu sefer de öyle oldu. Suçlu bulundu; Halk.
Gerekçe; Bu kadar yolsuzluk ve hırsızlık varken, din ile dalga geçilirken nasıl olurda bu halkın %45’i AKP’ye oy verir!
Karar; Bu milletten adam olmaz.
Bu kadar ucuzcu olmadan ve tüm suçu millete yüklemeden, bu sonucu yaratan nedenlere ulaşmaya çalışalım.
Bu millete ne oldu ki, değer yargılarını hiçe saydı ve yaşananları yok saydı, sorusuna yanıt arayalım. 
80 Öncesi.
80’li yıllara kadar dünyada iki kutup vardı: SSCB - ABD. (Doğu ve Batı Bloğu)
Dünya siyaseti bu kutuplara göre emek – sermaye temelinde (sol – sağ) şekillenmişti.
Ülkemizin toplumsal yapısı da dünyadaki bu siyasi akımlara göre yapılanmıştı.
Kimliklerimiz; işçi, köylü, çiftçi, öğrenci, memur, esnaf, işveren, emekli gibi sınıf temelinde idi. Sendikalar ve üniversite gençliği toplumsal muhalefettin öncüsü konumundaydı.
Bu ayrışmada Sol’u, komünist, dinsiz, imansız, vatan haini diye yaftalayarak toplum dışına itmek isteyen sağ siyasi partiler, antikomünist cepheyi oluşturdular; Milliyetçi Cephe (MC).
CHP ise toplumsal muhalefetin de etkisiyle ortanın soluna kaydı. “Emek en yüce değerdir, Toprak işleyenin su kullananın, Ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen” sloganları ile 1977 seçimlerine giren CHP, %42 ile en yüksek oy oranına ulaştı.
Ancak, dünyanın iki kutbu arasındaki savaşın yansımasıyla kimlikler kendi içinde Solcu – Sağcı diye ayrışmıştı ve çatışmalar yaşanıyordu.
Dünyada yaşanan petrol krizlerinin ekonomide krize neden olduğunu da unutmayalım. 
80 - Yenidünya düzeni
Her ekonomik kriz kapitalizm için bir fırsattır. Öyle de oldu.
1980’li yılların başında globalleşme ve küreselleşme söylemleri ile tanıştık. İletişim teknolojisi dünyayı küreselleştirmişti. Dünya yeni bir döneme girmişti.
İnsan hak ve özgürlükleri için dünyaya yeni bir düzen vermek gerekiyordu.
İşe soldan başlandı.
Sovyetler Birliği ve doğu bloğu dağıldı. İki kutuplu dünya tek kutuplu (ABD) oldu.  Yenidünya düzeninde siyaset de yeniden şekillendi. Siyasetin sol tarafı dağıldı, sağ tarafı ayakta kaldı. Yenidünya düzeninin patronları AB-D yeni kuralları açıkladı.
·        Toplumsal yapılanmada insan hakları, özgürlükler ve demokrasi adına insanlar, inançlarını ve etnik kimliklerini özgürce yaşabilmeli, örgütlenebilmeli,
·        Ulus devlet ve ulus toplum yok olmalı,
·        Sosyal devlet yıkılmalı,
·        Devlet, ekonomiden ve üretimden çekmeli,
·        Serbest piyasa ekonomisi kuralları geçerli olmalı…
80 Sonrası Türkiye.
Ekonomik krizden çıkmak için 24 Ocak (1980) kararları alındı.
Toplumsal çatışmayı durdurmak için de 12 Eylül 1980’de askeri darbe yapıldı.
Siyasi partiler, sendikalar ve dernekler kapatıldı. Demokrasinin temel kurumları yok edildi.
Sağlanan sessizlik ortamında 24 Ocak kararları uygulamaya konuldu.
Bu kararların yenidünya düzeninin istekleri ile örtüştüğü görüldü
Demokrasiye dönmek için yeni siyasi partiler kuruldu. İlk seçimde 24 Ocak kararlarının mimarı Turgut Özal’ın kurduğu ANAP iktidara geldi.
ANAP’ın felsefesi, dört eğilimi birleştirmekti. Siyasi yelpazenin solundan sağına her tarafını kapsıyordu. İdeolojik farklılıklara gerek yoktu. Yeni dönemin ideolojisi, İdeolojisizlik oldu.
Yenidünya düzeni, siyasetin ekonomik yolunu göstermişti; Liberalizm.
Sosyal alanda söylem, toplumsal barış, insan hak ve özgürlükleri, dünyaya açılıyoruz…
Özelleştirmelerle Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) satılmaya başlandı. Çalışanlar ya sendikasız ya da işsiz kaldı. Eğitim ve sağlık da piyasaya açıldı. “Paralandı.”
Doğu’da ve Güneydoğu’da sınır ticaret yasaklandı, geçim kaynağı yok edildi. Batıya göç hızlandı.
15 Ağustos 1984’de Eruh’da ayrılıkçı terörle tanıştık.
Teröre çözüm diye “eyalet” sistemini ilk olarak Başbakan Turgut Özal’dan duyduk.
Kürt kimliğine dayalı siyaset, siyasi yelpazede yerini aldı.
ANAP, kurucusu Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olması ile düşüşe geçti.
Özal’dan sonra siyasetin dışında kaldı.
ANAP = TÖ idi. 
ANAP’tan sonra tek başına iktidara gelen parti AKP oldu.
Siyasi yuvaları olan Refah Partisini ve lideri olan Hocalarını dışladılar, “değiştik” mesajları ile AKP’yi kurdular.
ANAP’a benzer bir biçimde siyasetin tüm kesimlerinden oluşan bir siyasi yapı ile ortaya çıktılar. Farkları, siyasetlerini inanç temelinde yapıyorlar.
Söylemlerinin temelinde insan hakları, özgürlükler ve demokrasi vardı.
Hedef olarak AB’ye tam üyeliği gösterdiler. Ve iktidara geldiler.
AKP, Yenidünya düzeninin kurallarını – 24 Ocak kararlarını eksiksizce yerine getirdi. AB-D’nin istekleri ve beklentileri doğrultusunda politikalarını yürüttü.
Kalan fabrikaları, limanları, telefonu, santralleri kamuya ait ne bulduysa özelleştirdi.
İşçilere birden fazla sendikaya üye olma hakkı tanındı, sendikasız işçi sayısı çoğaldı. Sendikalar işçisiz kaldı.
İnancı ve etnik kimliği esas alan yenidünya düzenine uygun sendikalar kuruldu, iktidara bağlılıkları ile desteklendiler, geliştirildiler.
İleri demokrasiye geçtik.
Demokrasi ve özgürlükler adına verilen tüm haklar inanca yönelik oldu.
AKP iktidarı, yelpazenin sağında tek kalmak için tüm parti girişimlerini yok etti. (Genç parti, Demokrat Parti)
Muhalefet adına ne varsa baskıladı, karaladı, itibarsızlaştırdı.
Muhalefeti, ulusalcı olarak tanımladı.
Ulusalcılığı da, darbeci, demokrasi düşmanı, ırkçı, inançsız, vatan haini, ergenekoncu vb olarak tanımladı ve halkın gözünde değersizleştirmeye çalıştı.
Tıpkı, 70’lerde solun ve solcuların karalandığı gibi.
Yenidünya düzeni ne demişti?
Ulus toplum, ulus devlet yok edilmeli. İnsanlar inançları ve etnik yapıları temelinde örgütlenmeli… 
Yenidünya düzeninde ekonomik ve sosyal sınıf bilincine ve sınıf temelinde yapılanmaya yer yoktur.
Toplumu, inanç ve etnik kimlikler temelinde yapılandırmak gerekir.
Kimliğini, inanç ve etnik kimliği ile tanımlayan insanların oluşturduğu toplum bir arada yaşayamaz, ayrışır, çatışır ve parçalanır. (Bak. Irak, Suriye…)
Kimliklerine seslenen siyasete biat eder, militanı olur. Sadece kendisine söylenene inanır.
AKP bu sürecin bir sonucudur. Yenidünya düzeninin ülkemizdeki temsilcisidir.
Yenidünya düzeninde siyaset, tek kutupludur. Siyasette sola yer yoktur.
Tüm siyaset sağda yapılanmalıdır.
Kapitalizmin kurduğu bu yenidünya düzenine kimse itiraz etmemeli ki, özgürce dünyayı sömürebilsin.
Tüm bu gerçekler karşısında soruyu bir kez daha soralım.
Bu seçimin galibi kim? 
Çözüm var mı?
Yanıtı yaşadıklarımızdan arayalım.
Geçen 30 yılda yenidünya düzeninin patronlarını ve ülkemizdeki aktörlerini korkutan dört eylem yaşandı.
1.      Zonguldak Maden işçilerinin yürüyüşü (30 Kasım 1990 - 6 Şubat 1991) Yenidünya düzeni döneminde işçi sınıfının tüm dünyaya örnek olan bu direnişi karşısında ANAP iktidarı ve Turgut Özal işçilerin isteklerini kabul etmiştir.
2.      Cumhuriyet Mitingleri (14 Nisan 2007 – 13 Mayıs 2007) Toplumun tüm kesimlerinin, özellikle gençlerine ve kadınların katıldığı bu mitingler, AKP iktidarının tehlikeli bulduğu toplumsal muhalefet hareketidir. Cumhuriyet mitingleri ile yükselen ulusal direnci kırmak ve yok etmek için “darbeciler” yaftalaması yaptı. Toplumsal muhalefeti, kitle örgütleri ve sendikal hareketi ayrıştırdı.
3.      Tekel işçileri eylemi (15 Aralık 2009 – 2 Mart 2010) Özelleştirme ile kaybettikleri haklarını arayan Tekel işçilerinin bu eylemi tüm toplum tarafından benimsenmiş ve iktidarı tedirgin etmiştir.
4.      Gezi Parkı – Haziran direnişi (27 Mayıs 2013…) Taksim Gezi parkına sahip çıkma temelinde başlayan bu eylemin temel aktörleri gençlerdi. AKP iktidarının bu eyleme müdahalesindeki sertlik korkusunun boyutlarını göstermektedir.
Sözün özü:
Kapitalizmin korkulu rüyası, sınıf bilincidir.
İki kutuplu dünyayı yıkarken esas yok edilmeye çalışılan bu sınıf bilincidir.
Çünkü sınıf bilinci ile ekonomik ve sosyal kimliklerine (işçi, köylü, çiftçi, öğrenci, memur, esnaf, işveren, emekli vb) sahip çıkan ve bu temelde yapılanan (Sendika, meslek odası, dernek vb demokratik kitle örgütleri) toplumlarda insan hak ve özgürlüklerinin temelinde halkın daha iyi yaşamak isteği vardır.
Bu istekler, kapitalizmin daha çok kazanmak ve daha çok sömürmek hedefinin karşısındaki maliyet unsurlarıdır.
Bu emek sömürüsüne ve dünyadaki kaynakları sadece kendi zenginlikleri için kullanmaya dayalı kapitalizmin bu oyununu bozacak olan temel güç ise, emekçi kesimdir.
İnançları ve milliyetçilik duyguları istismar edilerek uyutulan ve hakları ellerinden alınan işçi, çiftçi, memur, esnaf, emekli yani emeği ile geçinenlerdir.
Evine ekmek götürebilmek için hiçbir sosyal güvencesi olmadan gündelikçi çalışan, bulduğu işi yapan insanlarımızdır.
Siyasetin sol tarafında bulunan, bulunması gereken partilerin topluma ve insanımıza bu gözle bakmaları gerekmektedir.
Kapitalizmin kurguladığı bu oyunun kurallarını kabul etmek, sağın zemininde siyaset yapmayı gerektirir. Siyasi yelpazenin solunda olan bir partinin sağdan oy almak için inanç ve etnik temelde siyaset yapması, aday göstermesi ne kadar inandırıcı olabilir? Yanıt, 30 Mart seçim sonuçlarıdır.
Sol, siyasi yelpazede kendi yerine, toplumda da gerçek zeminine dönmek zorundadır.
Dünyada emekten kopan sol siyasetin başarılı olduğu görülmemiştir.
Türkiye’mizin gerçekten demokratik, çağdaş, kalkınan, iç barışı sağlanmış bir ülke olması için sol değerleri savunan bir partiye gereksinimi vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi, ilkelerine ve gerçek toplumsal tabanına dönerek gerçek kimliğine kavuşmak zorundadır.
Emekçi sınıflar ile gençliğin buluştuğu ve desteklediği Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizin aydınlık geleceğini kuracaktır.





* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzere; Afganistan, Amerika, Angola, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Arjantin, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Bosna Hersek, Brezilya, Cezayir, Çek Cumhuriyeti, Çin, Danimarka, Ekvador, Endonezya, Fas, Fransa, Finlandiya, Güney Afrika, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Haiti, Hırvatistan, Hindistan, Hollanda, Irak, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsviçre, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Katar, Kazakistan, Kenya, Kosta Rika, Kolombiya, Kuveyt, Makedonya, Malta, Malezya, Mısır, Moldova, Monako, Libya, Litvanya, Lübnan, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Pakistan, Panama, Portekiz, Polonya, Rusya, Senegal, Slovakya, Sırbistan, Singapur, Suudi Arabistan, Tayvan, Tayland, Ukrayna, Venezuela, Vietnam ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz…

Not : Bu veriler, Blogspot'un kontrol panelinden aktarılmıştır...



Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, 
paylaşabilirsiniz...
Eğer yorumunuzu yazdığınız halde
gönderemiyorsanız veya teknik arıza çıkıyorsa,
lütfen, altay@vecdialtay.net mail adresine
mail gönderiniz...




altay@vecdialtay.net








BU SİTE, BASIN MESLEK İLKELERİNE, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE 
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...

BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI KAYNAK GÖSTERMEK KOŞULUYLA
PAYLAŞABİLİR, ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder