Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Kasım 2013 Perşembe

Başbakan Arıyorum...



Günün sözü :

YÖNETİCİLER, iktidara saltanat sürdürmek için değil, millete hizmet için gelmişlerdir. Ulusa karşı olan görevlerini kötüye kullandıkları taktirde, şu ya da bu biçimde ulusal iradenin kendi haklarında vereceği kararla karşılaşırlar. Ulus tarafından, ulus adına devleti yönetmeye yetkili kılınanlar, gerektiğinde ulusa hesap vermek zorunda olduklarını bilmelidirler…
Mustafa Kemal ATATÜRK  


Başbakan arıyorum…

BU ülkede yaşayan bir gazeteci ve bir vatandaş olarak
Ben artık,
Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye'yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim, Allahım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
“Sana mı kaldı türban konusunda karar vermek, bu ulemanın işidir. Ulema ne diyorsa o olur…” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
“Referansımız islamdır. Tek hedefimiz islam devletidir…” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
“Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Yahu, bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek!...” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
“Demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır… Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, yalan koskoca bir yalan… Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim…” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
“Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz…” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
“Her 10 Kasım'da sap gibi dikilmenin gereği yok. Sen ne mutlu Türküm dersen o da ne mutlu Kürdüm der…” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
“Senin oğlun da işsiz kalsın… Sen kimsin ya... Yırtık dondan çıkar gibi çıkma… Babalar gibi satarız… Parayı veren kızımızı da görür…  Şimdi fişleme sırası bizde...” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
“BOP eşbaşkanıyım ben…  Kürt kadınlarını kuma yapın…. Artistlik yapma lan… Bu millet size mi çalışacak… Askerlik yan gelip yatma yeri değildir… ” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
Oğlumunki gemi değil, gemicik... Bana verilen maaş çok düşük, yetmiyor…” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
“Benim servetimi araştıranlar şimdi Silivri'de... Ben bu davanın savcısıyım…” demeyen bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
Kadınların nasıl ve kaç tane doğuracağına ve kadınların apış arasına karışmayan, halkına, gençlerine güvenen, bacak kadar çocukların ders kitaplarının arasına fotoğrafını ve mesajını koymayan bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
Vatanını seven, cumhuriyete, laikliğe, Atatürk ilke ve devrimlerine inanan, bunları savunan, gelenekselleşmiş olan bir takım toplumsal ve devlet değerleri ve de anlayışları ortadan kaldırmayan, sadece yandaşlarını değil, herkesi kollayan ve koruyan bir başbakan arıyorum...
Ben artık,
Toplumu bölmeyen, ayrımcılık yapmayan, din üzerinden rant sağlamayan ve siyaset yapmayan, dini kurallara göre ülkeyi yönetmek istemeyen, Allah ile kul arasına girmeyen, bilime inanan ve geliştiren, doğaya ve öğretmenlere saygılı ve de duyarlı bir başbakan arıyorum...
Ben artık,
Siyasi birikimi, kültürü, nezaketi, ahlakı olan, muhalefet partilerine, emeğe ve insan haklarına saygılı, dünyada saygı gören, siyasi itibari olan bir başbakan arıyorum...
Ben artık,
Hak isteyenleri sokağa dökmeyen, halkına biber gazı ve TOMA'larla ilaçlı su sıkmayan, polise dövdürtmeyen ve işkence yaptırtmayan, kötü davranan memurlara ve yöneticilere hesap soran, entelektüel, sanatı ve sanatçıyı seven, TV dizilerine karışmayan bir başbakan arıyorum…
Ben artık,
Herşeye burnunu sokmayan, karışmayan, haddini bilen, özgürlükleri kısıtlamayan, vatandaşın yaşam anlayışı ve biçimine karışmayan, abuk subuk yasaklar koymayan, her uygulama için "halk istiyor" demeyen, demokrasiyi bilen ve içine sindirmiş olan, gazetecilere ve yazarlara, siyasi ve devlet baskısı yapmayan, davalar açmayan bir başbakan arıyorum…
Kısacası ben artık bu ülkede,
Başbakan arıyorum Başbakan…
Diyojen’in de dediği gibi,
“Adam arıyorum adam!…” ve de
Adam gibi bir Başbakan…




Yeter artık…

DEMOKRATİKLEŞME Paketi’nden sonra, adliye, yargı, emniyet işlerinde ve ilişkilerinde çok ciddi hızlanmaların yaşandığını, görüldüğünü ve buna da şaşırdığımızı söyleyebiliriz…
Öyle ki, mesela savcılığa bir suç duyurusu yaptığınızda, savcılık hemen harekete geçiyor ve verdiği talimattan sonra suç duyurusu yapılan kişinin ifadesini almak üzere polis, en geç bir saat içinde eve kadar gelebiliyor...
Tabii bu, suç duyurusu yapacak olan kişinin eğer siyasi kimliği varsa geçerli oluyor ne yazık ki...
Örnek mi?
AKP Genel Başkan Yardımcılarından Nükhet Hotar, gazeteci Süleyman Gencel’in hakkında feysbuk’ta bazı yazılar yazması üzerine savcılığa suç duyurusunda bulunur. Savcılık ve polis hemen harekete geçer ve gazetecinin evine gider. Hem de suç duyurusunda bir saat sonra…Tutanaklar tutulur ama iş bitmez... Ardından da savcılık talimatıyla aynı gün evi aranır... 
Meslektaşımız Gençel’in evinde yapılan bu aramayı, arama şeklini ve arama sonucu bilgisayarına, cep telefonuna el konulmasını şiddetle kınıyorum.
Gençel’i şikayet eden kişinin, mevcut iktidarın Genel Başkan Yardımcısı olması, durumu daha da vahim hale getirmiştir.
“Basına karışmıyoruz. Baskı yapmıyoruz. Herkes istediğini yazıyor. Ülkemizde basın hürdür” gibi içi boş açıklamalar yapan iktidarın ve üyelerinin, artık hiçbir eleştiriye tahammülünün kalmadığı ve ellerine geçen her fırsatı ganimet zannederek dava açmaları, gazeteciler üzerinde uygulanan baskının son örneğidir.
Türkiye, ne yazık ki; gazetecisini en çok sorgulayan, gazeteci hakkında davalar açılan ve gazetecisi tutuklu bulunan ülkeler sıralamasında dünyada birinci sıradadır.
Meslektaşıma yapılanlar, gazetecilere gözdağı vermenin, artık iktidarın olağanlaşan ve gelenekselleşen bir tavrı olsa da, bizim açımızdan olağan karşılanması asla mümkün olmayan ve her platforma anlatılacak olan kötü bir örnektir.
İktidar ve üyeleri, yandaş gazetecilerden sonra şimdi de, yürekli, kalemini satmayan gazetecilerin kalemlerine de anlamsız bir ısrarla, insafsızca ve baskıyla mürekkep doldurma çabası içindedir.
Ama bilinmelidir ki, doldurulmak istenen o mürekkep, ne yazık ki çok kirli bir mürekkeptir… 
Yeter artık…










Güzellik, çirkinlik…

BİR gün, güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaşınca “Haydi denize girelim” dediler. 
Giysilerini çıkartıp suda yüzdüler.
Bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. 
Güzellik de denizden çıktı ama giysilerini bulamadı. 
Çıplak olmak utandırıyordu onu. 
Çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve kendi yoluna gitti.
O gün bugündür insanlar, onları birbirine karıştırır. 
Ancak içlerinde güzelliği önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu.
Ve yine çirkinliği iyi bilenler gözlerinden tanır çirkinliği. 
Yekhan Güldamlası’na teşekkürler…





* İNANIR MISINIZ, yıllar sonra Ajda Pekkan’ı seveceğim hiç aklıma gelmezdi… Neden mi? Şarkısının sözlerindeki muhteşemliğe bir bakar mısınız?
" Hiç rahat yok mu bana, şu yalancı dünyada. Kimin ne hakkı var ki, karışır hayatıma.
Hesap soramaz bana, kim çıkarsa karşıma. Kimin ne hakkı var ki, karışır hayatıma.
Hür doğdum hür yaşarım, kime ne kime ne. Kölemiyim sana ben, sana ne sana ne.
Zararım kendime, kime ne kime ne. Sen bak kendi derdine, sana ne sana ne..."

* MUHAFAZAKAR, toplumun değişmesine karşı direnç gösteren sağ kanat siyasi ideolojidir… Demokrat ise, Özgürlüğü kendine referans alan, özgürlüğü ve hakların karşısındaki insanlara da aynı ölçüde sunulmasını isteyen, buna çabalayan ve bundan rahatsız olmayan kişidir… Demek ki, muhafazakar demokrat parti ve insan olunamaz… Olduğunu zannedenlere duyurulur… 

* İKTİDARIN, İleri demokrasi adına yaptıkları, İslami Faşizmden başka bir şey değildir… 

* HABER şöyle: "...Erdoğan, Aydınlar’a fark atarak Fenerbahçe Başkanlığına seçilen Yıldırım’ın banka vaadi için, "Bu kadar borçla bu izni sana kim verecek", marina ve AVM vaadi için de, "Projeni çizdin mi, bakanlıktan gerekli izni, onayı aldın mı..." Bu tehdit kokan açıklama, spora siyasetin en üst düzeyde karıştığının ve de karıştırıldığının en somut kanıtıdır…

* FRANSA'nın sanat ve edebiyat şövalyelik nişanı Ajda Pekkan'a verilmiş... Tebrik ederiz… AB Bakanı Egemen Bağış da, "Bu sayede AB'yle bağımız güçlenecek" demiş... Bu ve benzeri nişanları, madalyaları Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Fazıl Say gibi sanatçılarımız alırken nerelerdeydiniz? Onlarla AB ile bağlarımız güçlenmemiş miydi sayın bakan? Eğer AB bağımız Ajda ile güçlenecekse...

* BAŞBAKAN, “İzmir’i alacağımıza inanıyorum…” demiş… Ben de inanıyorum ama, alamayacağınıza…

* CEM Karaca'nın, Kavga adlı şarkısının sözleri şöyledir: “Kavganın haklı olanı erkek dişi bilmiyor. Bütün halk birlik olmazsa, kavga haklı olmuyor…” Bunu neden mi yazdım? Hiiiç… İçimden geldi sadece… 

* GAZETECİ Nazlı Ilıcak, “AKP’ye oy verdiğim için utanıyorum…” demiş… Valla ben vermediğim için, hiiiç utanmıyorum…

*ANKARA Valisi’ne buradan ihbarda ve şikayette bulunuyorum: En son, geçtiğimiz hafta sonu Kızılcahamam’da kızlı erkekli istişare ve değerlendirme toplantısı yapıldı… Hem de bir otelde…

* KERHEN vekil olanların, “Yürütme”yi nasıl kullandığını gördükçe şaşırmıyor, hayretle izliyorum… Sanırım, cahil cesareti bu olmalı…

* 17 EKİM tarihli http://vecdialtay.blogspot.com/2013/10/siiii.html “AKP’nin tehlikeli oyunu…” balıklı yazımızda, Suriye’den getirtilen mültecilere oy kullanıp kullandırılmayacağını sormuş ve şöyle demiştik:Bazı muhtarlar, gelen Suriyelilerin doğrudan MERNİS üzerinden ikametlere kaydedilmelerinden de oldukça şikayetçi…” O mültecilere şimdi kimlik verilmeye başlandı. Bunun anlamı şu: Yaklaşık 600 bin mülteci, 2014 seçimlerinde oy kullanacak… AKP’nin tehlikeli oyunu devam ediyor…

* BAŞBAKAN'IN kızı, eski Meclis Başkanlarından Hüsamettin Cindoruk için, “Seviyesiz…” demiş… Dedesi yaşındaki bir insana bunu söyleyen kişinin, kimi örnek aldığı belli olmuyor mu? Halk arasında, “Anasına bak…” derler… Şimdi de…

* BİRİLERİ yine, abuk subuk konularda gündem belirlediğini zannediyor… Konuşmaya ve yorum yapmaya bile değmez…

* AKP MYK, MYK, MDK ve DHK ve TBMM Grup Toplantısı'nda, kızlı erkekli toplantılar yapılıyor...

* KARŞIYAKA Belediye Başkanı olma sevdasından ve saplantısından bir türlü kurtulamayan CHP İzmir İl Başkanı Ali Engin,  “Genel Başkan kimseye senin adaylığın garanti demez. Bende istifa ettikten sonra diğer adaylarla eşit koşullarda değerlendirilmemi isteyeceğim. Genel Başkan'ın bu demokratik hakkıma engel koyacağını sanmıyorum…” demiş… Sormazlar mı adama, neden 2 Eylül’de istifa etmedin? diye… Ayrıca, seçim atmosferine girildi. İl Başkanı olarak sen partini seçimlere nasıl hazırlıyorsun? İzmir garanti diye mi düşünüyorsun yoksa?








* ULUSAL Kurtuluş Savaşımızın önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 75. yılı nedeniyle, 11 Kasım 2013 tarihli sayımızı, 35LİK ATATÜRK ÖZEL SAYISI yapacağız.
Sizlere o gün; İzmir, Saraybosna, Srebrenica, Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Karadeniz Ereğli, Kuşadası, Çiğli ve Muğla gibi ülke ve kentlerde tarafımdan açılan ve belki de hiçbir yerde görmediğiniz Anıtkabir Sergisi’nin tüm detaylarını fotoğraf olarak yayınlayacağız. 
Siz de bu özel sayımızda paylaşmak istediğiniz yazı, fotoğraf, şiir gibi çalışmalarınızı gönderebilir, katkıda bulunabilirsiniz…


* ERZİNCAN Üniversitesi'nde okuyan ve geleceğin öğretmeni olacak gençlerin, Topluma Hizmet dersi ödevi olarak, aşağıda fotoğrafını gördüğünüz köy okulunun bakım-onarım dahil her türlü ihtiyacını giderme çabasına içindeler...
Yüreği güzel gençlerle birlikte bu köy okulunun ihtiyaçlarının giderilmesine sizler de destek vermek isterseniz, proje sorumlusuna ulaşmanız yeterli olacaktır. 

Proje sorumlusu Anıl Gizem Peker Togay şöyle diyor: "Okulun adı, Hancıçiftliği İlköğretim Okulu Erzincan'a bağlı bir köy okulu. Merkeze çok uzak değil ama buraya yatırım yapılmamış. Birleştirilmiş sınıfda okuyan 21 öğrencisi var. Okula boya badana yapılacak perdeleri sıraları bahçesi yenilecek. Bu konular için buradaki sponsorlardan malzemeleri aldık. Bunların dışında altından kalkamayacağımızı düşündüğümüz konu pencereler ve ahşap dış kapıları. İçerisi çok soğuk alıyor ve bunu için de maddi yardım bekliyoruz. Toplanılan maddi yardımla toptan alım yapmayı düşünüyoruz. Aynı zamanda dışarıdan özellikle okuma kitabı da kabulümüzdür. Bu faaliyetler için en azından sponsorlar için süremiz 17 Kasım... Bizi yalnız bırakmayın lütfen... Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için... Sevgiyle kalınız..." 
Anıl Gizem Peker Togay  0 544 965 4146







Garip Yörük - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve 
Fotopya Fotoğraf Sanatı Portalı tarafından düzenlenen 
Kente Karşı İşlenen Suçlar Yarışması birincisi














* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzere
Amerika, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna Hersek, Cezayir, Danimarka, Fransa, Finlandiya, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, Irak, İngiltere, İspanya, İsviçre, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Makedonya, Norveç, Portekiz, Rusya, Sırbistan, Suudi Arabistan, Ukrayna ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz..

* Değerli 35LİK okurları,
26 Eylül tarihinden itibaren daha aktif olarak, her hafta Pazartesi ve Perşembe günleri yayınladığımız 35LİK sayfamızın, yaklaşık 1.5 aylık süre içinde okunma/takip edilme sayısı 14 bini geçti... 
Gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkür ederiz….







Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, 
paylaşabilirsiniz...




altay@vecdialtay.net





BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE 
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...

BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI PAYLAŞABİLİR, 

ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...



2 yorum:

  1. Ayılmak için dopdolu bir 35'lik... Uyanmayan kalmasın

    Yüreğine, kalemine sağlık can arkadaşım Vecdi...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili ustam..
    yeni bir gün sabahında.yazınızı okuyarak içim
    aydınlandı...Başbakan
    istiyorum
    yazınıza..karşılık
    paylaşmak istediğim
    bazı düşüncelerim
    var.günlerdir bende bu
    konu üzerine bir
    arayışlar
    icerisindeyim..memleketi
    miz. büyük kaoslar
    içerisinde..bu
    memleketin..Değerli
    isimleri..yürekleri
    var...kendine güvenip
    yeter artık..deyip niye..bir
    parti kurup da.
    tepkili olan bu
    çoğunluğu yanına alıp.
    ortaya
    çıkmıyor...örneğin..hem
    en bu yerel seçimlerden
    sonra..adam gibi bir
    adam...görsel ve de
    yazılı medyada . Cok
    degerli isimler var
    mesala..bunlardan
    biri..konuşarak.. halkı
    uyandırma yerine...Parti lideri olarak o kitleyi sahiplense..o kitle
    dediğim bizler de...adam gibi adam diyerek
    oyumuzu guven huzur icinde vererek..bazılarını
    Bu gelecek. Genel. Secim ler de...tarihten
    sileriz..yanlış mı... eksik
    mi .düşüncelerim..
    düşünuyorum.....zaman
    .zaman..eski bir
    siyasetçi olan eşime
    diyorum ki...imkan ve de
    zaman olsa..da..biz kursak bir parti...Halkın..temiz..iyi bir isme ve de partiye ihtiyacı var..oy verilecek kimse yok...olmadığı icinde..kısır döngüsü icinde..boğuluyoruz...arkamız da..medya destegi
    olacagini bilsem..don Kişotluga ben bile..soyunurum.yani..o derece..
    .

    YanıtlaSil