Günün sözü:
BİRGÜN atomun enerjisini serbest
bırakacağız. Gezegenler arası yolculuklar gerçekleştireceğiz. Ömrü uzatıp
tüberküloz ve kanseri tedavi edeceğiz ama, en düşük seviyeli insanlar
tarafından yönetilmiş olmanın sırrını asla çözemeyeceğiz…
Jean Rostand
Siiii...
BAYRAM tatili devam ediyor ve biz de yazmaya devam ediyoruz...
Müzikle ilgilenir misiniz? bilmiyorum ama,
En azından ilkokuldan kalan müzik bilginizi şöyle bir yoklayın...
En azından ilkokuldan kalan müzik bilginizi şöyle bir yoklayın...
Hangi ana notalar vardı?
Do, Re, Mi, Fa, Sol, La, Si, Do…
Müzikte buna “Gam Çekmek” denir…
Siz şimdilik, ülkenin durumuna gam çekmeyi bir kenara bırakın,
Minör’leri ve majör’leri de karıştırmayın...
Sağ iktidarların hoşlandığı ve herkesten, hangi müzik
aleti olursa olsun
Parmaklarını basmalarını istediği veya isteyebileceği
notalar neler olabilir?
Mesela, Dooo veya Miii.
Peki hangi notayı çok severler?
Reee.
O da, ileri demokrasinin mucidini anımsattığı için…
Fa’yı da çok severler,
Fa’şist uygulamalarda imzaları olduğu ve
Fa'zilet soyundan geldikleri için…
Fa'zilet soyundan geldikleri için…
Bir notaya daha belki sempati ile yaklaşabilirler.
Mesela Laaa.
O da, La’le devri yaşadıkları
için...
Aslında, La’yı pek de sevmezler, La’ikliği
anımsattığı için…
Peki sağ iktidarlar, diktatörler hangi notayı hiç sevmez ve
Hangi anahtarı hiç
kullanmazlar?
Sol notasını ve Sol Anahtarı'nı…
Buna ne denir?
Demokrasi...
Peki, sadece Do, re, mi, fa ve la
notalarını bilen, seven ama,
Diğerlerini kullanmayana ne denir?
Kötü müzisyen. Yani, iyi yönetemeyen...
İyi yönetici ve demokrat olamayan...
Kısacası, Do, Re, Mi, Fa, Sol, La, Si
Notalarını kullanmayanların, bırakın
demokrasiyi,
İleri demokrasiyle de hiç
alakası yoktur ve olamaz…
Tarihin sayfaları, Do, Re, Mi, Fa, Sol, La ve Si’leri
kullanmayan ve de kullanamayan, sonu malum diktatör liderlerle
dolu:
Romalı General Lucius Cornelius Sulla
gibi,
Hitler gibi,
Mussolini gibi,
İdi Amin gibi,
Kamboçyalı Pol Pot gibi,
Saddam gibi,
Mübarek gibi,
Kaddafi gibi...
Çok yakındakiler gibi...
Kaddafi gibi...
Çok yakındakiler gibi...
Ama bunun yanında, kullanan
liderlerle de dolu:
Mustafa Kemal Atatürk gibi.
İsmet İnönü gibi,
Erdal İnönü gibi.
Willy Brand gibi.
Olof Palme gibi,
Bülent Ecevit gibi…
Kullanmayan liderlere Di veya Dö diyorlar.
Di ve Dö diye bir nota yok ama, Di ve Dö ile başlayan kelimeler var.
Örneğin, Diktatör gibi…
Örneğin Dönek gibi…
Keşke De diye bir nota olsa ve De
ile başlayan
Kelimelerin anlamını bilseler, öğrenseler ve de içlerine sindirseler.
Örneğin, Demokrasi gibi…
Örneğin, Demokratlık gibi…
Şimdi diyeceksiniz ki,
“Hep, sağ iktidarların sevdiği veya sevmediği notaları yazdın,
Neden halkın sevdiği notayı yazmıyorsun?”
Merak etmeyin, bu
halk, gün gelir o notayı da söyler,
O notaya da basar parmaklarını…
Hangisine mi?
Özellikle seçimler yaklaştığında ve
Bizim de burada yazmayı unuttuğumuz, geriye kalan son notaya:
Siiii...
AKP’nin tehlikeli oyunu…
İZMİR'in Çiğli ilçesinde yapımı devam eden ve hiçbir lüksten kaçınılmayan Mülteci Sarayı’nın inşaatı bitmek üzere. Aksilik olmazsa (ki bu mümkün değil !) şubat ayı sonu gibi açılacak ve özellikle Suriyeli mülteciler İzmir'e getirilecek...
Artık, başta Çiğli olmak üzere, İzmir’in
caddelerinde, sokaklarında mülteciler cirit
atacaklar… Alışveriş yapacaklar,
yemek yiyecekler ve “Hesabı Tayyip ödeyecek” diyecekler.
Aynı Hatay’da, Reyhanlı’da olduğu gibi…
Kendi vatandaşına gönlünü kapatan ama, mültecilere kucak açan iktidarın, vardır bir
bildiği herhalde?
Merak edilen şu: Buraya kaç mülteci gelecek ve gelenler 2014’te oy kullanacak mı?
İzmir'e getirilecek olan o mültecilerin bir
bölümü, artık kapı önünde değil. İçeri
girdiler ve İzmir’e yerleştiler…
![]() |
İzmir'in Konak Meydanı'ndaki mülteciler... |
Hem de nerede yatıp kalkıyorlar biliyor musunuz? İzmir Valiliği’nin tam karşısındaki parklarda…Yani, polisten Özel Kalem ve Basın Halkla İlişkiler Müdürü yapan İzmir Valisi’nin gözünün önünde… Basmane’deki otellerde…
Bu insanların Suriye’den İzmir’e, destek almadan gelmeleri mümkün
değildir.
Bu, masum ve iyi niyetli bir
yaklaşım olmadığı gibi, artık İzmir sokaklarında El Kaide militanları, ajanları
kol gezecektir…
“Ne yapayım kardeşim gelmişler. İnsanların seyahat
özgürlüğü var” diyemezsiniz.
Eğer diyorsanız, ”O zaman Silivri’ye gitmek isteyenlerin seyahat özgürlüğünü neden kısıtladınız?”
diye sormazlar mı adama…
Yurt Gazetesi muhabiri
Ahmet Çınar ’ın haberinden öğreniyoruz ki, Afgan
mültecilere 2002 seçimlerinde oy kullandıran AKP Hükümeti, şimdi de
Türkiye’nin 20 ayrı noktasında
yerleşen ve toplam sayıları 500 bini
bulan Suriyeli sığınmacıların oylarının peşinde. Bu rakam Türkiye'nin 41 ilinin nüfusundan fazla.
İktidarın asıl
hedefi ise, CHP’nin kalesi olan İzmir. Gelen mültecilerin sayısı 100 bini aştı. Öyle ki, Suriye semtleri oluştu ve özellikle
Basmane’de Suriye lokantaları açıldı.
Hatta Suriyeli Mültecilerle Dayanışma
Derneği bile kuruldu. Bazı muhtarlar, gelen Suriyelilerin doğrudan MERNİS üzerinden ikametlere kaydedilmelerinden de oldukça şikayetçi.
AKP, İzmir’de sırf
seçimi kazanma hırsı ile çok tehlikeli ve akıl dışı bir oyun oynamaktadır. Oynadığı
bu tehlikeli oyun, İzmir’de ve AKP’lilerde de sıkıntı yaratacaktır, yaratmaktadır da...
Kısacası İzmirliler’i, esnafı, tehlikeli, sıkıntılı ve karanlık
günler bekliyor.
Aman dikkat…
* HAFIZAMIZ bizi yanıltmıyorsa, 10 Ekim
1965 yılında yapılan genel seçimlerde, Kastamonu’dan Adalet Partisi adayı olan
bir milletvekilinin, “Kastamonu’ya deniz getireceğim” vaadi, o günlerde olay
olmuştu… Seçimler yapıldı ve aday, milletvekili seçildi… Aradan yaklaşık 48 yıl
geçti ama, Kastamonu’da hala deniz yok…Şimdi de Denizli’de AKP’den başkanlığa
aday olan aday adayı da, “Denizli’ye deniz getireceğim” demiş… Seçilir mi
bilemem ama, görüldüğü gibi kafa aynı kafa… Yalandan kim ölmüş ki…
* BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç şöyle demiş:
"Herkes bizim düşüncemize uygun yazılar yazmak zorunda değil..."
Doğru… Keşke bu açıklama samimi olsaydı. Haklarında tazminat davası
açmadığınız, hapislerde çürütmediğiniz gazeteciler olmasaydı…
* DÜNYA Kız Çocukları Günü, göstermelik
etkinliklerle kutlandı. Kızlarımızın günü ama, onları pazarlayanların,
satanların, üzerinden para kazananların, küçük yaşlarda evlendirenlerin, okula
göndermeyenlerin, çocukluklarını yaşatmayanların, sokaklarda dilendirenlerin,
onlara daha bu yaşlarda laikliği, cumhuriyeti, demokrasiyi öğretmeyenlerin,
başlarını kapatarak yaşamdan uzaklaştıranların da utanç günü…
* CUMHHURBAŞKANI Abdullah Gül, “Türkiye’nin
başarısı göz kamaştırıyor” demiş… Kendisi hangi başarıdan bahsediyor bilmiyorum
ama, laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmiş bir partinin, cumhuriyet,
laiklik, demokrasi ve Atatürk karşıtı eylemlerini gördükçe, onlar adına bizim
de gözlerimiz yaşarıyor…
* BAŞBAKAN’ın 200 TL vererek yine yandaş
medyayı beslediği muhabirin yöneticileri bu durumu, bir geleneğin yaşatılması
olarak yorumlamış… Valla nasıl yorumlarsanız yorumlayın, nereden bakarsanız
bakın, bu durum hiç hoş, şık ve samimi değil… Aksine 200lüce…
* HABERLERE göre Başbakan, dört bakanın
üstünü çizmiş… Sanki marifet… Biz zaten hepsinin üstünü çoktaaan çizmiştik…
* AKP İzmir İl Başkanı Ömer Cihat Akay,
adı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için konuşulan Binali Yıldırım için şöyle demiş: “ İzmir Binali Yıldırım’a dar
gelebilir”… Valla, Binali beye İzmir dar gelir mi bilemem ama, İzmir’in Binali
beyi dar edeceği kesin…
* BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, “Balyoz
kararlarının hükümetle ilişkisi olduğunu söylemek için vicdanlı olmak lazım”
demiş… Olmadığını söylemek için de vicdanlı olmaya hiç gerek yok...
Levent Gökçeer ’e teşekkürler…
* YARGITAY, Cuma namazına
gidenlerin iş akdinin fesh
edilemeyeceğine karar vermiş… İçtihat
niteliğindeki bu karar, cuma günlerinin
de tatil edilmesinin önünü açar mı bilinmez ama, gerçek olan şu: Türkiye’de hiçbir işveren, cuma namazına gittiği için bir
işçinin iş akdini feshetmez… Bunun, malum çevreler tarafından “kazanılmış bir
hak” gibi gösterilmesi, bir şeylerin insanlara algılatmak istenmesinden başka
bir şey değildir… İnsanlar da bunu yutmaz...
GÜNÜN İNSANI
”Geçenlerde ESKİşehire gittim. Çok anlamsız böyle denmesi. Ben gayet yeni ve modern bir şehir gördüm” diyen arkadaşı günün insanı ilan ediyorum…
”Geçenlerde ESKİşehire gittim. Çok anlamsız böyle denmesi. Ben gayet yeni ve modern bir şehir gördüm” diyen arkadaşı günün insanı ilan ediyorum…
GÜNÜN KOMİĞİ
”Türk Hava Yollarını kazıkladım. Ankara'ya gidiş-dönüş bileti aldım. Ankara'ya gittim ama geri dönmedim” diyen arkadaşı günün komiği ilan ediyorum…
”Türk Hava Yollarını kazıkladım. Ankara'ya gidiş-dönüş bileti aldım. Ankara'ya gittim ama geri dönmedim” diyen arkadaşı günün komiği ilan ediyorum…
GÜNÜN AKILLI KOMİĞİ
”Tüm hayvanlar kendi tarihlerini yazmadıkları sürece, avcıların anlattıklarına inanmak zorundayız” diyen arkadaşı günün akıllı komiği ilan ediyorum…
”Tüm hayvanlar kendi tarihlerini yazmadıkları sürece, avcıların anlattıklarına inanmak zorundayız” diyen arkadaşı günün akıllı komiği ilan ediyorum…
Nurettin Gönen’e teşekkürler…
* Kader değiştirilmez denir. Ancak kaderi
şekillendirmek, değiştirmek ve yönetmek
mümkündür… Çünkü kader içimizde yaşar,
içimizdeki çocuk gibidir kader... Sadece
onu değiştirecek cesarete sahip olmak
yeterlidir…
* Yediğim arkadaş kazıklarını inşaatta falan
kullansam, triplex daire çıkarım yemin ederim….
Cihad Taysi'ye teşekkürler...
* Bir gün, güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaşınca 'Haydi denize girelim' dediler. Giysilerini çıkartıp suda yüzdüler. Bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. Güzellik de denizden çıktı ama giysilerini bulamadı. Çıplak olmak utandırıyordu onu. Çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve kendi yoluna gitti. O gün bugündür insanlar, onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinde güzelliği önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine çirkinliği iyi bilenler gözlerinden tanır çirkinliği...
Yekhan Güldamlası'na teşekkürler...
* Özgürlüklerden bahsedeceksiniz ama, kırmızı
fular takanlara sosyalizmi
simgelediği gerekçesiyle dava
açacaksınız, sonra da demokrasi
paketini açıklayarak demokrat
olduğunuzu söyleyeceksiniz… Bu nasıl
demokrasi, bu nasıl özgürlük anlayışı… Sizin özgürlüğünüz sadece kendinize ve türbana…
Bülent Sağlam’a teşekkürler…
* Kim ne derse desin dinimi
seviyorum, gelenek ve göreneklerimizi seviyorum, bayramları, büyüklerin elini öpmeyi, küçükleri sevindirmeyi seviyorum... Özenti yaşamlara bakıp kültürümüzü yok etmeğe
çalışanları, bir de hayvan katliamını
sevemiyorum... Lütfen sayfalarınızda kanlı
kanlı görüntüleri paylaşarak beğeni toplayacağınızı sanmayın…
Fügen Gülgör’e teşekkürler…
![]() |
Erdal İNÖNÜ, Deniz BAYKAL ve Hikmet ÇETİN.. |
![]() |
Sosyal Medya'dan alınmıştır... |
Yorum, istek ve önerilerinizi
yazabilir, paylaşabilirsiniz...
yazabilir, paylaşabilirsiniz...
altay@vecdialtay.net
BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...
BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI PAYLAŞABİLİR,
ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder