DEMOKRASİNİN esas
prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi
seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu
sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir...
Eflatun
İstifa ederdim…
Usta,
Ben senin yerinde
olsam ya,
Neler yapardım neler…
Öncelikle,
Cumhuriyete,
laikliğe,
Atatürk ilke ve
devrimlerine bağlı kalmaya devam ederdim...
Atatürk’ün,
cumhuriyetin ve
Likliğin, gelecek
kuşaklar tarafından daha da iyi anlaşılması,
Demokrasinin ve insan
haklarının daha da çok gelişmesi için
Özel çalışmalar
yapardım.
Özgürlükleri
kısıtlamak ve yok etmek yerine, önünü açardım.
Çünkü biliyoruz ki,
ancak özgür toplumlar bağımsızdır…
Usta, ben senin
yerinde olsam ya,
Sanata ve sanatçıya
çok daha fazla değer ve önem verirdim.
Onları baş tacı
yapardım. Çünkü biliyoruz ki,
Sanatsız kalan bir
milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
Usta, ben senin
yerinde olsam ya,
Ülkenin aydınlık
yarınlarını sağlayacak olan öğrencileri yetiştirecek
Bilim adamlarına,
öğretmenlere
Devletin bütün
olanaklarını seferber ederdim.
Çünkü biliyoruz ki, öğretmenlerin
başarısı, Cumhuriyetin başarısıdır…
Karşılaştığım
sorunlarda, ulemaya değil,
“Bilim adamlarına,
Meslek Odaları’na” sorun derdim.
Gazetecilerle daha
iyi geçinirdim. Bu kadar baskı yapmaz ve onlara
“Sizi tasmalarınızdan
ben kurtardım” demezdim.
Usta var ya, ben
senin yerinde olsam,
Minicik öğrencilere
bedava dağıtılan
Ders kitaplarına
kendi fotoğrafımı koymazdım.
Yurttaşlarıma, “bana
biat etsinler ve oy versinler” diye
Bedava kömür,
makarna, nohut, buzdolabı,
Çamaşır makinesi
dağıtmaz, iş olanakları yaratırdım.
Usta var ya, ben
senin yerinde olsam,
Geçmişten kin ve öç
almak yerine geleceğe yönelik çalışmalar yapardım.
Köylüyü, esnafı
kalkındırmak için özel yasalar çıkartırdım.
Çünkü biliyoruz ki,
köylü bu milletin çapulcusu değil, efendisidir.
Usta ben senin
yerinde olsam ya,
“Referansım islam ve
hedefim İslam devleti” değil,
“Referansım Atatürk,
hedefim çağdaş, uygar, laik sosyal bir devlet” derdim.
Diyanet’in bütçesini
azaltır, yerine okullar, laboratuarlar açardım.
Ben senin yerinde
olsam,
Onlarca aydının,
bilim adamının, askerin
Hapishanelerde terk
edilmesine izin vermez,
Bu konuda muhalefetle
de işbirliği yaparak yeni düzenlemelere imzamı atardım.
Yolsuzlukların,
hırsızlıkların, haksızlıkların
Önüne geçebilmek
için, devletin tüm birimlerini seferber ederdim.
Örtülü ödeneği
kullanmaz, kullansam bile
Bunu hesabını halka
verirdim. Onlara güvenirdim.
Halkı bölmez,
ayrımcılık yapmazdım.
Akrabalarıma, bakanlarıma,
danışmanlarıma devleti peşkeş çektirmez,
Herkesin emeğinin
karşılığın almasını sağlardım.
Halktan korkmazdım.
Yüzlerce koruma ile gezmezdim.
Bakanlarımı,
vekillerimi kırpıp kırpıp Belediye Başkan adayı yapmazdım.
Halkımın vekiline,
asla ve asla “terbiyesiz” demezdim.
Seçimlerde, her ne
olursa olsun kazanma uğruna
Devletin tüm
olanaklarını adaylarım için kullanmaz,
Eşit koşulların ve
ortamın oluşmasını sağlardım.
Çünkü biliyorum
ki, demokrasi anlayışı bunu gerektirir…
Ya usta,
Ben senin yerinde
olsam var ya, daha neler yapardım neler…
Ama, yerim dar
yazamıyorum.
Ancak sana şu
kadarını söyleyeyim;
Ben senin yerinde
olsam ya,
Bu ülkeyi böyle rezil gibi yönetmeye devam etmektense,
İstifa ederdim…
BİR çiftlik evine
davet edilen Kenan Evren, Orhan Gencebay ve Tayyip Erdoğan aynı anda kapıya
gelirler.
Kapıda bekçi karşılar.
Ama bekçi güvenlik konusunda sıkıca tembihlendiği için gelenlere kimliklerini
sorar. Gencebay:
- Beni herkes
tanır. Bak sazımda elimde. Sazım benim kimliğimdir…der.
Bekçi de,
Bekçi de,
- Tamam, sizi
sazınızdan tanıdım.Geçin… der. Kenan Evren ise,
- Ben de
Marmaris'te resim yapıyorum. 12 Eylül darbesini yaptım. Herkes beni tanır. Bak paletlerimi de getirdim. Belki burada da resim yapacağım... der.
Bekçi
Bekçi
- Tamam sizi de tanıdım. Güzel hanımların resimlerini
yapıyorsunuz, geçebilirsiniz… der.
Sıra Tayyip Erdoğan'a gelince, Erdoğan,
Sıra Tayyip Erdoğan'a gelince, Erdoğan,
- Ne kimliği, artistlik yapma lann!... der.
Bekçi bu kez şöyle der:
Bekçi bu kez şöyle der:
- Tamam Başbakanım... Kimlik göstermenize
gerek yok bu beyanınız yeter…
(Bu fıkra, facebook sayfasından alıntıdır...)
(Bu fıkra, facebook sayfasından alıntıdır...)
* BELEDİYE
Başkanlığı’na aday gösterilen Bakanların, Bakan Yardımcıları’nın ve
Milletvekilleri’nin, istifa etmesi gerekir… İstifa dilekçelerinin işleme
konulup konulmayacağına ise, Meclis Başkanı karar verir. Ancak siyasi ahlak,
işleme konulmasını gerektirir… Ayrıca bir milletvekilinin istifasının kabul
edilip edilmeyeceğine de, meclis karar verir. Aday gösterildiler ama, şu saate
kadar böyle bir işlem yapılmadı. Bunlar artık, siyasi ahlaktan da,
geleneklerden de, devlet anlayışından da tamamen yoksunlar.
* ÖNCEKİ gün İzmirliler, feysbuk yüzünden kısa süreli bir
şok yaşadılar. Tüm kullanıcıların yaşadığı yer bölümünde, İzmir yerine Adıyaman
yazmaya başladı. Paniklendiler… Oysa korkulacak hiçbir şey yoktu… Bence doğru
yazılmıştı… İzmir burası… Yani Adı Yaman…
* AKILLARI
fikirleri, apış ve öpüş…
* AKP'li Hüseyin Çelik, Teoman Koman için şöyle bir mesaj yazmış: "Yarın kılınacak cenaze namazında, imam 'mevtayı nasıl bilirsiniz' diye sorduğunda, elbette 'iyi biliriz' diyenler olacaktır. Ne var ki Teoman Koman, başta Yassıada’da Adnan Menderes’e reva gördüğü aşağılık muamele olmak üzere, yaptıklarının hesabını vermeden gitti..." Peki, senin için hakkını helal edecek kaç kişi çıkacak acaba? Yazıklar olsun senin din anlayışına, müslümanlığına...
* AKP'li Hüseyin Çelik, Teoman Koman için şöyle bir mesaj yazmış: "Yarın kılınacak cenaze namazında, imam 'mevtayı nasıl bilirsiniz' diye sorduğunda, elbette 'iyi biliriz' diyenler olacaktır. Ne var ki Teoman Koman, başta Yassıada’da Adnan Menderes’e reva gördüğü aşağılık muamele olmak üzere, yaptıklarının hesabını vermeden gitti..." Peki, senin için hakkını helal edecek kaç kişi çıkacak acaba? Yazıklar olsun senin din anlayışına, müslümanlığına...
* BAŞBAKAN
şöyle demiş: “İzmir CHP ’den
çok çekti…” Valla Türkiye’de AKP’den…
* MİLLETVEKİLİ'NİN
biri, “İzmirliler AK Parti hizmetleriyle tanışmak için dört gözle bekliyor”
demiş… Valla benim bildiğim İzmirliler, sizin hizmetlerinizle tanışmayı değil de,
iktidardan gitmenizi dört gözle bekliyor…
* ŞU
Milletvekilleri, mecliste “sin kaf”lı konuşmak yerine, “kaf sin kaf”lı konuşsa,
hiç sorun çıkmayacak…
* MUSTAFA Balbay,
“İzmirliler’e borcumu nasıl ödeyeceğim” demiş… Ne borcu kardeşim… Onlar gibi
Türk halkı sana inandı ve güvendi… Güvenmedikleri adaletti… Borç morç yok…
* AMERİKALILAR'IN
%56'sı, Obama’yı semimi bulmuyormuş… Türkler’in de %100’ü…
* BAŞBAKAN İzmir’de
diye, ne trafik sıkışıklığı yaşanmış ne de olağanüstü hal… Çünkü sadece beraber
yürüdüğü adamlarla gelmiş… O kadar…
* YILDIZ Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, İstanbul’un akciğerleri olan Kuzey Ormanları’nı konu alan, öğrencilerin düzenlediği paneli “Hükümet bir karar aldı. Bunu eleştirmenin anlamı yok” diyerek yasaklamış… İşte istenen rektör modeli bu… Ümmetçi, öğrencilerin sesini duymak ve duyurmak istemeyen, bilimsel düşünceden yoksun yönetim anlayışı… Size de, size o prof ünvanını verenlere de, sizi oralara atayanlara da yazıklar olsun…
* YILDIZ Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, İstanbul’un akciğerleri olan Kuzey Ormanları’nı konu alan, öğrencilerin düzenlediği paneli “Hükümet bir karar aldı. Bunu eleştirmenin anlamı yok” diyerek yasaklamış… İşte istenen rektör modeli bu… Ümmetçi, öğrencilerin sesini duymak ve duyurmak istemeyen, bilimsel düşünceden yoksun yönetim anlayışı… Size de, size o prof ünvanını verenlere de, sizi oralara atayanlara da yazıklar olsun…
* SAYIŞTAY raporları
yazılmıyor, yazılsa bile açıklanmıyor… Bazı olaylara devlet sırrı uygulaması
getirildi… Örtülü ödeneklerin hesabı verilmiyor… Havada siyasi terör kokusu var…
* BAYAN manken,
çocuğu için ayda 5 bin TL nafaka ödeyecek olan kocasını, “Para az” diye yeniden
mahkemeye vermiş… Vay be… Bacak kadar çocuk için ayda 5 bin TL azmış… Asgari ücretle
5 kişinin yaşam savaşı verdiği ülkede, yapılan itiraza bakın... Kadın haklı… Eee,
ne de olsa ivAna yüreği…
* FBI,
ABD'’de ki bir okula baskın yapmış… Baskın yapılan okul da, hoca efendininmiş… Merak
ettim, acaba MİT’in ricası olabilir mi?
* WASHİNGTON
Yönetimi, Mustafa Balbay’ın serbest bırakılmasına ilişkin bir açıklama yaparak
“Memnunuz” demiş... Bizim kadar
değildir herhalde...
* SATSAN
beş para etmez adamlara, devlet kasasından ayda 10 bin TL ödeniyor… Yiyin
efendiler yiyin… Bu son trendir…
* Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç, TRT'de aday tanıtımının verilmesinin yanlış olduğunu
belirterek "Müdahale ettim, sonra alt yazı olarak geçilmeye başladı"
demiş... Buna,
bir yanlışı düzelteyim derken esas ve en büyük yanlışı yapmak denir...
Hani basına sansür yoktu?
* TV'LER
akşam haberlerde vermeseydi, Başbakan’ın İzmir’e geldiğinden İzmirliler’in
haberi olmayacaktı…
* PENSİLVANYA'DAKİ
şöyle demiş: “...Hiç ummadığımız kimselerce arkadan hançerlenebiliriz...” Ona, “Sende
mi Brütüs” diyorlar… Ve Ankara’da sayıları bir hayli fazla… İkamet adresleri
de, Söğütözü cıvarı…
* BAŞBAKAN, “Gelirken İzmir’de beceriksiz belediyeciliği gördüm” demiş… Biz de sizin ülke yönetimindeki beceriksizliğinizi…
* BAŞBAKAN, “Gelirken İzmir’de beceriksiz belediyeciliği gördüm” demiş… Biz de sizin ülke yönetimindeki beceriksizliğinizi…
* İZMİRLİLER,
Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterilen Binali’ye, hiç kuşkunuz
olmasın, 30 Mart seçimlerinde İnAli diyeceklerdir…
* AKP'NİN
Belediye Başkan Adayları, Başbakan tarafından teker teker ve törenlerle
açıklanıyor. Buna da, Stratejik İletişim Projesi diyorlar…Yani siyasi bir
etkinlik… Ama, açıklamanın yapıldığı
salonların önünde, 0002 kırmızı plakalı Başbakanlığa ait otobüsler, minibüsler,
yine kırmızı ve siyah plakalı makam araçları duruyor. Bu durumda, yapılacak
olan yerel seçimlerin adaletli ve eşit şartlarda yapılacağını Başbakan
söyleyebilir mi acaba? Yoksa Stratejik İletişim Projesi bunu mu gerektiriyor?
* VAKTİYLE
kurtuluşu sende görenlerin de, senden kurtuluşunu kutlayacağı günleri yakındır…
Aydınlık yarınlar ufukta…
Türk Dili...
35 DİL ve lehçe bilen Belçikalı dilbilimci Johan Vandewalle’nin, kendisi
tarafından kaleme alınan ve Türkçe ile ilgili görüşlerini yansıtan yazısını, hiçbir değişiklik yapmadan, anlamak
istemeyenlerin bilgisine sunuyorum…
“…Anadili
Türkçe olan bir kişinin kısa cümlelerle düşündüğü, konuşma anında ise bu kısa
cümleleri çeşitli yollarla birbirine bağlayarak karmaşık yapılar kurduğu
görüşündeyim.
Bu “cümle bağlama eğilimi” bazı konuşurlarda zayıf, bazılarında
ise adeta bir hastalık derecesinde güçlü ola...bilir.


* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzere; Amerika, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Bosna Hersek,Cezayir, Çin, Danimarka, Ekvador, Fransa, Finlandiya, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, Hırvatistan, Irak, İngiltere, İspanya, İsviçre, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Katar, Makedonya, Kazakistan, Libya, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Portekiz, Polonya, Rusya, Sırbistan, Singapur, Suudi Arabistan, Tayland, Ukrayna, Venezuela, Vietnam ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz…
Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir,
paylaşabilirsiniz...
altay@vecdialtay.net
BU SİTE, BASIN ETİK YASASINA, ÇOCUK, KADIN, İNSAN VE
HAYVAN HAKLARINA UYMAYI TAAHHÜT EDER...
BU SİTEDE YAYINLANAN YAZILARI PAYLAŞABİLİR,
ALINTI YAPABİLİR VE KULLANABİLİRSİNİZ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder