Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Eylül 2013 Pazar

Susma...



Günün sözü:

Siz bana, din ile refaha ulaşmış bir toplum gösterin, 
Ben de size, devrim ile geri kalmış bir toplum göstereyim…
Che Guevera

Susma…

YIL 1933…
Nazi döneminde yaşayan Papaz Martin Niemöller’in, bulunan günlüğünde şunlar yazılıdır:
“…Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü Yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler, Benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı…“
Martin NIEMÖLLER
Yıl 2013…
AKP döneminde yaşayan bir vatandaşın, bulunan günlüğünde şunlar yazılıdır:
“…Önce laikleri topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben laik değildim.
Sonra gazetecileri topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben gazeteci değildim.
Sonra yazarları topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben yazar değildim.
Sonra askerleri topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben asker değildim.
Sonra aydınları topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben aydın değildim.
Sonra rektörleri topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben rektör değildim.
Sonra doktorları topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben doktor değildim.
Sonra işadamlarını topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben işadamı değildim.
Sonra öğrencileri topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben öğrenci değildim.
Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben sendikacı değildim.
Sonra avukatları topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben avukat değildim.
Sonra bilim adamlarını topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben bilim adamı değildim.
Sonra sanatçıları topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben sanatçı değildim.
Sonra memurları topladılar sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben memur değildim.
Sonra Ergenekoncu diye herkesi topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben Ergenekoncu değildim.
Sonra siyasetçileri topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben siyasetçi değildim.
En sonunda, kendilerini eleştiren vatandaşları bir bir topladılar, sesimi çıkarmadım,
Çünkü ben, değil “vatandaş”, artık “insan” bile değildim…
Benim için ses çıkaracak olanların hepsi götürülmüştü.
Ben ise, hiçbir şey yapmamıştım…”
Diye diye, bugünlere gelmedik mi?
Ne dersiniz…

Kim daha çok çekti?

Burhan ÖZFATURA
İZMİR Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Burhan Özfatura, yaklaşık 10 yıl bu kente hizmet etti.
Kendisi geçtiğimiz günlerde, mevcut başkan Aziz Kocaoğlu için, “Bizim çektiklerimizi Aziz bey çekse iş yapamazdı” diye konuşmuş…
Özfatura’yı yakından tanırım. Kendisi, ilk kitabım olan Reis Bey’de en çok adı geçenlerden birisidir.
Başkan olduğu her iki dönemde de, özellikle dini konulardaki söylemleri ve sanatçı(!) Güngör Bayrak ile kavgalarıyla dikkatleri ve tepkileri çekmiştir.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Özfatura’nın bu ifadesine oldukça şaşırdım. Çünkü kendisinin başkanlık süresince çok çekmediğini düşünüyorum.
Özfatura, görev yaptığı 1984-1989 yıllarına ANAP’tan belediye başkanıyken, iktidarda da ANAP vardı ve her isteği Ankara’da kabul görüyordu.
Özfatura daha sonra, 1994-1999 döneminde DYP’den başkan oldu ve bu dönemde de DYP iktidardaydı. Yani, yine her isteği karşılanıyordu Ankara tarafından. Yani, baskı falan yoktu...
Ya şimdiki başkan Aziz Kocaoğlu’nun durumu ne?
Göreve başladığından beri AKP iktidarda ve onlarca müfettişle uğraşıyor, 367 yıl hapis istemi ile yargılanıyor…
Kim daha çok çekiyor veya çekti acaba sayın Özfatura?
Durum budur…


Hikmet AKSOY'a teşekkürlerle...

İşte AKP’nin İzmir Adayı…

YEREL seçimlere yaklaşık altı ay kaldı.
CHP’de hareketlilik aylardır devam ederken, AKP’deki hareketlilik ise, yarından itibaren başlayacak.
Kenan YAVUZ
Çünkü, aday adayı olmak isteyenlerin istifaları, yarın mesai saati bitimine kadar isteniyor.
Bunun yanında, aday adayı olmak isteyenlerin başvuruları da, 21 Ekim de başlayacak.
Basına hiç yansımayan/yansıtılmayan ama bize gelen sağlam bilgilere göre, parti içinde karmaşa oldukça fazla. İlerleyen aylarda küskünler ve istifalar artabilir, artacak da…
Çünkü beklentisi olanlar, CHP'den bir hayli fazla…
Aylardır, AKP’nin İzmir adayının kim olacağı konuşuluyor.
Bugün itibariyle yazıyorum ve lütfen not alın:
AKP’nin İzmir adayı, ne İlknur Denizli, ne Taha Aksoyne Binali Yıldırım ve ne de Ertuğrul Günay…
Bu yazdıklarımız her ne kadar AKP'liler tarafından yalanlanacak olsa da, AKP’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı, Kenan Yavuz’dur.
Peki kim Kenan Yavuz? 
PETKİM Yönetim Kurulu Üyesi ve SOCAR Türkiye Başkanı. 
Kenan Yavuz, 2011 seçimlerinde milletvekili olmak istemiş ama, Başbakan kendisini ileri tarihlerde, daha farklı bir yerlerde görevlendireceğini ve de değerlendireceğini söylemiş, kendisi de da başvurusunu geri çekmişti...
Yani Başbakan’ın güvendiği bir isim.
Kendisi şu aralar, bireysel çabalarla EXPO konusunda ABD’de çalışmalar yapıyor.
Hazır ABD'ye gitmişken Pensilvanya’ya geçip orada bir kahve içti mi? bilmiyorum…
Peki, Kenan Yavuz adı İzmir'de tutar mı?
Onu da Nasrettin Hoca'ya veya ulemaya sorsunlar artık...

Güle güle "Adam gibi adam..."




Güle güle "Çılgın Türk..."



Hayat hesabı…

HER sabah hesabınıza 86 bin 400 TL yatıran bir banka düşünün.
Gün boyu istediğiniz kadar parayı harcamakta/harcamamakta serbestsiniz.
Parayı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Oyunun tek bir koşulu var:
Harcamayı başaramadığınız para, ertesi güne devretmez ve akşam hesabınızdan geri çekilir.
Ve bu paranın hiçbir bölümünü hangi nedenle olursa olsun saklayamazsınız.
Bir önceki gün tutarının tamamını harcamış/harcamamış da olsanız ertesi sabah hesabınızda yine 86 bin 400 TL bulacaksınız. Nasıl, keyifli değil mi?
Farkında olsanız da olmasanız da aslında, hepimizin böyle bir bankası var.
Adı: Zaman…
Her sabah 86 bin 400 sn hesabınıza yatıyor ve o gün daha çoğunu asla harcayamıyorsunuz.  
Kullanamadığınız bölüm  ise akıp gidiyor ve hesabınızdan siliniyor... 
Hiç devretmiyor.
Her gün size yeni bir hesap açılıyor                              
Her akşam günün kalanı siliniyor                                
Eğer günlük hesabınızı kullanmadıysanız, zarar sizindir. 
Geriye dönüş yok, yarından avans çekmek yok.                              
Bugünü,  bugünkü hesaptan yaşamalısınız.                              
Ona yatırım yapın ki, size sağlık, mutluluk ve başarı olarak geri dönsün.                                
Bir yılın değerini anlayabilmek için sınıfta kalan öğrenciye sorun.                             
Bir ayın değerini anlayabilmek için, prematüre bebeği doğuran anneye sorun.                 
Bir haftanın değerini anlayabilmek için, haftalık dergi editörüne sorun.                              .
Bir dakikanın değerini anlayabilmek için, treni henüz kaçırmış kişiye sorun.                .
Bir saniyenin değerini anlayabilmek için, kazayı kıl payı atlatana sorun.
Bir milisaniyenin değerini anlayabilmek için, 
Olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan atlete sorun.                                                        
Ama, şunu hiç unutmayın. Zaman kimseyi beklemez.                              
Dün geçti, yarın muamma…
Bugün ise, avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır….

( Paylaşım için teşekkürler Yekhan Güldamlası… )



* BUGÜN, demokratikleş – me paketi açıklanacak… Hiç umurumuzda bile değil... Ciddiye de almıyoruz... Yazarları, aydınları, gazetecileri, bilim adamları, komutanları, milletvekilleri, gençleri hapiste olan bu ülkede, açıklanacak olan paketin, halkın gözünde ve gönlünde, hiçbir önemi, anlamı, değeri ve kıymeti yoktur… Çünkü biz sizin demokrasi anlayışınızı çok iyi ve çok yakından biliyoruz…

 

* YÜKSEK Seçim Kurulu’nun, aday adaylarının kendilerini tanıtmaya yönelik çalışmalarına yasak getirmesi, yasakçı zihniyetin yeni bir ürünüdür. Antidemokratik bir uygulamadır. Vatandaşın seçilme hakkını elinden alan ve engelleyen bu uygulama ile, ülkemizdeki demokrasi anlayışı ve uygulamaları bir kez daha kendini göstermiştir. Demokratikleş – me paketlerini hazırlayanlara duyurulur…


* SAĞLIK Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Patates kafalılara ders verdik” demiş…Valla, esas sizin gibi patates kafalılardan bizim ders almaya hiç niyetimiz yok zaten…

* AKP'li vekil İdris Bal şöyle demiş :”Hür bir medyanın olmadığı bir ülkede demokrasi yoktur. Kontrol edilen bir medyanın olduğu bir ülkede demokrasi yoktur…” Bu tarife Türkiye ne güzel uyuyor değil mi?

* İZMİR'in CHP'li Karşıyaka Belediye Başkanı, aynı partinin aday adayı olan Cihan Türsen'e, basın toplantısı düzenlediği binaya astığı parti bayrakları ve diğer afişlerden dolayı 182 TL ceza kesmiş... Başkan da "Haberim yok. Zaten YSK'da yasakladı" demiş... Oysa toplantı, YSK kararından yaklaşık 15 gün önceydi... Siyasi nezaketsizliğin, seviyesizliğin ve tahammülsüzlüğün, sanırım ilk örneği bu olsa gerek... Dilerim son örneği olur...


* BAŞBAKAN Başbakan olalı, Denizli’ye 22 kez gitmiş… Her seferinde kardeşlikten, eşitlikten ve vatanın bütünlüğünden bahseden Başbakan acaba; İzmir’e, Antalya’ya, Artvin’e, Aydın’a, Edirne’ye, Çanakkale’ye, Giresun’a, Kıklareli’ne, Muğla’ya, Ordu’ya, Sinop’a, Tekirdağ’a, Zonguldak’a, Eskişehir’e ve Mersin’e kaç defa gitmiş, bir bilen var mı? Malum, buralar CHP’li belediyeler ya…

 

* MODACI zat-ı muhteremin birden çark etmesi, mesleğine de kişiliğine de çok uygun düşmüş doğrusu…


* KOÇ Grubu'na ait RMK Marine şirketinin ihalesini kazandığı MİLGEM projesi ihalesi iptal olmuş ve Başbakan Erdoğan'ın da katıldığı toplantıda ihalenin yenilenmesine karar verilmiş… Bu nasıl iştir… Bir ülkenin başbakanı ihalelere katılır mı? Katılırsa da kendisine ihaleci başbakan denmez mi?

 

* BUGÜNE kadar çevre konusunda hiçbir çalışma yapmamış, hiçbir eyleme bile katılmamış bazı sarı basın kartlı köşe yazarlarının, son günlerde çevre konusunda aslan kesilmelerini ve ahkam kesmelerini, bazı çıkar ilişkileri ile bağdaştırmak sanırım hiç yanlış olmayacak… Onlara, eğer biraz varsa, ahlaklarını sorgulamalarını öneriyorum…


Telekom…

Prof. Dr. Hüseyin DURDU
İZMİR Barosu ve Avrupalı Avukatlar Birliği Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Durdu, geçtiğimiz günlerde, sürekli çalan telefon nedeniyle adeta çılgına döndü.
Arayan yer hep aynıydı. Yani Türk Telekom…
Dayanamadı ve sonunda konuyu yargıya taşıdı. Bu konuda halkı da uyaran Hüseyin Durdu şöyle diyor::“ 444 1 444 nolu telefonları ile yaptıkları kontrolsuz ve kasıtlı aramalar nedeniyle, kişileri taciz etmek, huzur ve sükununu bozmak suçundan, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak soruşturma açılması ve TCK nın 123. maddesi uyarınca ilgililerin cezalandırılmasını isteyebilirsiniz. Ayrıca, kişi ya da kişilere karşı yapılan bu eylem, aynı zamanda manevi tazminatı da gerektirir. Zarar gören mağdurlar, Hukuk Mahkemeleri’ne başvuruda bulunarak manevi tazminat isteme hakları da vardır…”


Gülmelik...




Bir zamanlar...



Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, paylaşabilirsiniz...

http://tr.wikipedia.org/wiki/Vecdi_Altay

26 Eylül 2013 Perşembe

Defolup Gidin...



Günün sözü:

EĞER bir millet, iktidarda bulunan kişilerin alçaklığını, hırsızlığını, yalnızca kendi siyasi görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa, o millet erdemini yitirmiştir. 
Bir gün, vatanını da yitirmeye mahkumdur… 
Niccola Machlavelli

Defolup gidin…

“EYY bu meclisin aşağılık mensupları!...
Acele edin ve defolup gidin...
Oturumunuzu sonlandırmaya geldim.
Meclisi, yaptığınız her icraat ile kirletmenize ve
Şerefsizleştirmenize artık kalıcı bir son vermeye geldim.
Siz ki fitneci, fesatçı, meclis üyeleri,
Siz ki iyi bir hükümet olmak dışındaki her şeysiniz!
Kiralık sefil yaratıklar, zavallılar,
Ülkenizi en küçük şahsi çıkar adına satılığa çıkaranlar,
Birkaç kuruş için Tanrı'ya ihanet edenler,
İçinizde bir parça da olsun erdem kalmadı mı?
Bir parça vicdan da mı yok?
Bir sahtekar kadar bile dindar değilsiniz!
Para, sizin yeni Tanrınız olmuş!
Satılığa çıkarmadığınız bir değer de kalmadı..
Ulusunuz adına iyi bir şey düşünemez misiniz?
Sizi çıkarcı sürüsü…
Bulunduğunuz bu kutsal meclisi,
O varlığınızla kirletiyorsunuz!
Halkın size verdiği yetkiyi kötüye kullandınız.
Siz ki, halkın umutsuz dertlerine çare olmalıydınız.
Kendiniz halka en büyük dert kaynağı oldunuz!
Ama ülkemiz beni bu meclisi temizlemeye çağırdı!
Ve bu gücü de bana Tanrı verdi.
Vay halinize!
Şimdi derhal defolun!
Acele edin rüşvetin köleleri!
Acele edin, gidin!
Süslü saltanat eşyalarınızı alın ve
Defolup gidin!..”
Bu sözler, 1653’de,
Yani günümüzden 360 yıl önce,
İngiltere meclisinde konuşan
Oliver CROMWELL adlı,
Sadece ülkesinin çıkarlarını kollayan
Yurtsever bir generale aittir…
Beğendiniz değil mi?
Bakın peşinen yazıyorum:
Okura her zaman güvenirim ama,
Bu sözlerin size neler çağrıştırdığının sorumlusu ben değilim…
Hatta ne düşündüğünüzün de…


Kızılderili kabinesi…


ÖNCEKİ yazımızda, dünyanın en acı çeken ve hep aldatılan halkın, Kızılderililer olduğundan bahsetmiş ve bir Kızılderili gözüyle başkanların adlarını yazmıştık…
Okur, “ İktidar üyeleri için Kızılderililer nasıl ad takardı, araştırır mısınız” der... Okur ister de araştırılmaz mı?
İşte, Kızılderili sözlerinden bizim iktidar üyelerinin adları:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Yalnız kurt,
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: Ağlayan pınar,
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan: Küçük kurt,
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay: Takla atan,
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ: Agresif kurt,
Adalet Bakanı Sadullah Ergin: Meydan okuyan,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin: Annesiz durmaz,
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış: Kediden korkan kaplan,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün: Duran boğa,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik: Kırık bacak,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar: Toprakla yoğrulan ,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: Gönlü kırık şahin,
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan: Duran kaplumbağa,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız: Rüzgarla yarışan,
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç: Yüzme bilmeyen balık,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker: Kızgın boğa,
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı: Kanadı kapalı kartal,
İçişleri Bakanı Muammer Güler: Korkutan atmaca,
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz: Koşan kaplumbağa,
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik: Bilge adam,
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: Şimşeğin oğlu,
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı: Yaşlı kurt,
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz: Sinekle savaşan,
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu: Sessiz dere,
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu: Şifacı adam ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım: Uçan adam…












Kedi ve biz…

SORU: Erkek kedi ağaca çıkmış ve inmek bilmiyor. Kediyi ağaçtan nasıl indirirsiniz?
Şıklar :
A) Ağaca tırmanırsınız,
B) Merdiven dayayıp tırmanırsınız,
C) "Gel pisipisi" dersiniz, 
D) Dişi kedi getirirsiniz,
E) İtfaiyeyi çağırırsınız.
Değerlendirme :
A) Ağaca tırmandıysanız yürekli ve girişkensiniz, iyi bir satıcı olursunuz.
B) Merdiven dayadıysanız amaca hangi yöntemle ulaşacağınızı planlıyorsunuz. İyi bir halkla ilişkiler müdürü olursunuz.
C) "Gel pisipisi" diye seslendiyseniz, saflık derecesinde iyimsersiniz. Sakın kendi işinizi kurmayın
D) Dişi bir kedi getirdiyseniz, kendi işinizi kurup çok başarılı olabilirsiniz.
E) İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri aradıysanız sorumluluğu başkalarına atmayı beceren üst düzey yönetici olursunuz.
Bu alıntıya ek yapanlar olmuş :
F) Ağacı keserseniz, başka kedilerin çıkmasını engellersiniz ve sizden iyi bir kamu yöneticisi olur.
G) "Bana ne" deyip yolunuza giderseniz sizden çok iyi Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı olur.
H) Dişi kedi kılığına girip ağacın altında cilve yaparsanız magazin medyası peşinizi bırakmaz, şöhret olursunuz.
I) Kediyi silahla vurursunuz sizden çok iyi bir darbeci paşa olur.
J) Yüksek bir yere çıkıp çevredekilere kedileri ne kadar çok sevdiğinizi anlatırsanız sizden çok iyi CHP Başkanı olur.
K) Kediye söverek, bağırıp-çağırıp tehdit ederek indirmeye kalkarsanız sizden çok iyi AKP Genel Başkanı olur, 

(Prof. Dr. Özcan KÖKNEL’in " Çatışan Değerlerimiz " adlı kitabından)


* BAZI il ve ilçe adlarının değiştirilmesi, sınırlara yeni düzenleme getirilmesi tamamen cumhuriyet karşıtı eylemler ve çalışmalardır. Masumane bir yaklaşım ve anlayış değildir... 

* AKP'li Hüseyin Çelik, şöyle demiş:  "Kılıçdaroğlu kendini kandırıyor" Size ne? En azından sizin gibi halkı kandırmıyor... 

* BAŞTANBAKAN, "Büyük Doğu Projesi'ni inşa edeceğiz" demiş... Kendisi zaten BÜYÜK ortaDOĞU PROJESİ'nin eşbaşkanı değil miydi?  

* AKP İzmir İl Başkanı Ömer Cihat Akay, “bir milyon oyumuz hazır” demiş… 2009 yerel seçimlerinde, geçerli olan 1 milyon 972 bin 359 oydan,  599 bin 395’ini siz almışsınız. Aradan 5 yıl geçmiş. Eğer gerçekten bu sürede bu rakama ulaştıysanız, siz daha şimdiden seçimi kazandınız demektir… Hayırlı olsun.

* TUTUKLANARAK cezaevine konulan meslektaşım ve Yurt Gazetesi Genel Yayın Müdürü Merdan Yanardağ’a, gözaltı sırasında kelepçe takılması utanç vericidir. Kimse bu ülkede ileri demokrasiden bahsetmesin ve insanları kandırmaya kalkmasınFaşizm kol geziyor... 

* DİKİLİ Belediye Başkanı Osman Özgüven'in mahkemesi sonuçlandı. Aldığı ceza ertelendi ve göreve geri dönüşünün yolu açıldı. Böylelikle bu davanın ne kadar siyasi olduğu da kanıtlanmış oldu... Kendisine bir kez daha geçmiş olsun diyorum...

* MESLEKTAŞIM Yılmaz Özdil'e, aynı gazetede çalışan bir muhabirin, "kovulacak mısınız?" diye sorması ne kadar saçmaysa, Başbakan'a da, "siz bu ülkenin başbakanı mısınız?" diye sormak o kadar saçma...

* AKP’li İzmir Milletvekili İlknur Denizli, “İzmir CHP’nin arka bahçesi değildir” demiş. Doğru… 
Zaten onlar yıllardır İzmir’de hep ön bahçede oynuyorlar...

* İZMİR Ege Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşanan yoğunluk ve fiziki imkansızlıklar nedeniyle ameliyathanede, iki hastanın ameliyatı bir arada yapılmış... Buraya ameliyathane değil, birleştirilmişhane denir artık...

* CEP telefonuna gelen, “Son hatırlatma…Kredi kartı borcu olanların dikkatine…Hemen arayın… Borcunuzu biz ödeyelim…” mesajları, artık insanın canını iyice sıkmaya başladı. Kimsiniz siz yahu… Banka mısınız, finans kuruluşu musunuz, döviz bürosu musunuz, yoksa mafya mısınız? 
Sana ne milletin kredi kartı borcundan…

* HİÇ olmazsa yılda bir kez, sağlığınızın kıymetini anlamak için hastaneyi, özgürlüğün kıymetini anlamak için hapishaneyi ve hayatın kıymetini anlamak için de mezarlığı ziyaret edin…

Bir zamanlar…


Gülmelik...





Ajanda...




Teşekkürlerle...

35'LİK yazılarına gösterdiğiniz ilgiden dolayı çok teşekkürler...
Yaklaşık bir haftalık Bloğumuzun, hangi ülkelerden de takip edildiğini gösteren bu tabloyu sizinle paylaşmak istedik...
(26 Eylül 2013 saat 00.02 itibari ile)



Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir, paylaşabilirsiniz...

http://tr.wikipedia.org/wiki/Vecdi_Altay





























22 Eylül 2013 Pazar

Beceremiyorsunuz...













Günün sözü:

Akıllı insanlara gülmek, delilerin ayrıcalığıdır… Jean de La Bruyere


Beceremiyorsunuz…

İZMİR Valisi geçtiğimiz hafta, aynı zamanda EXPO Yönlendirme Kurulu ve Yürütme Komitesi Başkanı sıfatıyla basına bir yemek davetiyesi göndermiş.
Jöleli gazeteci olmadığımız için, bu davetiyeden bize gelmedi ama, EXPO basın sorumlusunu tarafından mail ortamında gönderilen davetiyeyi gördüm ve arşivime koydum…
Sanırım yemek, Dünya Sağlık Örgütü 63. Avrupa Bölge Komitesi Toplantısı’na katılan ülke temsilcileri için düzenlenmiş ve bu arada, “bazı basını da çağıralım” demişler galiba…
Hangi basının çağırıldığını az çok biliyoruz ancak, davetiyenin, ciddiyetten uzak, özensiz bir biçimde düzenlendiği apaçık ortada.
Öyle ki, üzerinde bir temsilcinin adının yazılı olduğu davetiye, başka gazetelere de aynen gönderilmiş…
Defalarca yazdım ve bir kez daha yazıyorum: Ne yazık ki EXPO, bir kurum kimliğinden, ciddiyetinden ve saygınlığından uzaktır. Beceriksizlik, paçalardan akıyor artık… Tel tel dökülüyor ve Vali Bey de buna ne yazık ki müdahale etmiyor.
Aslında, belki de pek de yadırgamamak gerekiyor…
Ne yapalım, malzeme bu…
EXPO’nun başı olan Vali beyin, İzmir’e geldiğinden beri basın konusunda gösterdiği özensizlik, belli ki EXPO basın biriminde de görülüyor…
Siz, polisten özel kalem ve yine polisten Basın Halkla İlişkiler Müdürü yaparsanız, adınızın yazılı olduğu davetiyede LCV yenine LVC yazıldığını da göremezseniz…
Çok şükür ki, davetiyeyi yazan arkadaş, LCV yerine WC yazmamış…

Karşıyaka seçimleri…

KİM ne derse desin İzmir’de, bırakın adaylığı ve seçimleri, aday adaylık sürecinin en tartışmalı ve en kritik geçeceği ilçe Karşıyaka’dır.
Resmi olarak 7 aday adayı var ama, bir de resmi olmayan, ön seçimi savunduğu halde son anda atanmayı bekleyen bir kişi daha var: İl Başkanı Ali Engin…
Gerçek olan şu ki; CHP’de adayın açıklanmasına yaklaşık dört ay kalmasına rağmen, aday adaylık sürecinin iki kişi arasında geçeceği şimdiden belli oldu.
Biri, on yıldır Belediye Başkanı olan Cevat Durak, diğeri ise, aynı öteki aday adayları gibi, kısıtlı bütçesi ile yola çıkan ve Belediye Başkanlığı görevinden 19 yıl önce ayrılan Cihan Türsen
Bu karşılaşma yeni değil. Günümüzden 25 yıl önce de, her ikisi birbirine parti içinde rakipti ama, yapılan ön seçimde ipi göğüsleyen Türsen olmuştu.
Önceki hafta sonu, Cihan Türsen’in halkla açık toplantısı vardı Karşıyaka Öğretmen Evi’nde… Salon düzeni ve organizasyon, CHP’de pek görülmeyen disiplinli ve titiz bir çalışmaydı. 
Yoldan geçenler, kalabalığı ve coşkuyu görünce, Genel Başkan geldi zannettiler. Çünkü Türsen, Genel Başkanı’nın “sokaklara çıkın, projeler üretin” talimatına uymuştu. 
Altı aydır sürdürdüğü aday adaylığı çalışmaları süresince verdiği siyasi ve toplumsal uzlaşma mesajlarıyla, 19 yıllık ayrılığı çok kısa sürede avantaja çevirmişti…
Türsen, düzgün Türkçesi ve heyecanlı tavrıyla projelerini tek tek görüntüleriyle birlikte anlatırken, onu dinleyen çoğu Karşıyakalı, partili, kadın ve gençler, bir yandan da dağıtılan, Karşıyaka Kent Yönetiminde Rönesans adlı kitabı takip ediyordu.
Cihan Türsenin, dağıttığı yaklaşık yüz sayfalık bu kitapla, İzmir’de aday adayı olma ve siyaset yapma biçimini, itibarını, seviyesini ve de kalitesini yükselttiğini söyleyebiliriz. 
Artık İzmir’de ve özellikle Karşıyaka’da, öyle 3-4 sayfalık broşürlerle, klasik söylemlerle politika yapılamayacağı ortaya çıktı…
Geçtiğimiz günlerde, Milliyet Gazetesi’nden Muhittin Akbel’in de yazdığı gibi, Türsen’in aday adaylık sürecinde yaptığı bu çalışmaları, üretilen projeleri Genel Merkez’in de dikkate alacağını ve farklı bir gözle değerlendireceğini umuyorum.
Kısacası Karşıyaka’da, aday adayı da, aday olmak da zordur. 
Çünkü, Cihan Türsen’in ifadesiyle, “Karşıyaka başka bir dünyadır” ve “Karşıyaka yaman insanların dünyasıdır…”



Kızılderili gözüyle…

DÜNYANIN en acı çeken ve hep aldatılan halkı, Kızılderililerdir.
Liderlerinden Geronimo’nun, ABD emperyalizminin zulmüne uğrayan halkını ve yaşadıkları toprakları korumak uğruna verdiği mücadeleler, tarihin sayfalarında yazılıdır.
Kızılderililerin, kendilerine, eşlerine ve çocuklarına verdikleri adlar çok anlamlıdır.
Birçoğu, adı verilen kişiyle özdeşleşmiştir.
Düşündüm de, bir Kızılderili acaba bizim yöneticilere nasıl adlar verirdi?
Oldukça uzun bir araştırma yaptım.
İşte, Kızılderili sözlerinden İzmir’in metropol sınırları içinde kalan 22 Belediye Başkanı’nın adları: 
Aziz Kocaoğlu: Oturan boğa,
Sıtkı Kürüm: Uyuyan savaşçı,
Hakan Tartan: Yalnız kurt,
Ercan Tatı: Zıplayan balık,
Kamil Okyay Sındır: Fırtına savaşçı,
Hasan Karabağ: Yay koparan,
Cevat Durak: Dertli çekirge,
Metin Solak: Saçsız şef,
Halil İbrahim Şenol: Korkusuz şef,
Mehmet Ali Çalkaya: Oktan hızlı,
Abdül Batur: Bilge adam,
Mustafa İnce: Sevgi yüklü,
Tahir Şahin: Hızlı şahin,
İsmail Uygur: Kalbi kırık,
Rıdvan Karakayalı: Meydan okuyan,
Ergun Özgün: Kanadı kırık kartal,
Turgut Oğuz: Yaşlı kurt,
Selçuk Karaosmanoğlu: Gönlü kırık,
Mehmet Kertiş: Toprakla yoğrulan adam,
Vefa Ülgür: Koşan boğa,
Gökhan Demirağ: Küçük kurt,
Tunç Soyer: Koşan kaplumbağa…


Bravo çocuklar…

HAFTALARDIR erteledim yazmayı. Ama artık yeter…
İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi ve Fen Lisesi öğrencileri, kültürel gezi kapsamında Almanya’ya gitmişler ve Berlin’de de çok anlamlı bir şey yapmışlar... 
Ne mi yapmışlar? Yüzyıllar önde Bergama’dan Almanya’ya parça parça kaçırılan ve kaçırılmasına izin de verilen Zeus Sunağı’nın da içinde bulunduğu Pergamon Müzesi’nin önünde bu yaşananları protesto etmişler.
Okul müdürleri Ali  Atakan ve İhsan İnekçi şöyle diyor: 
"Ülkemizden yurt dışına kaçırılan kültür değerlerimiz hakkında öğrencilerimizi bilinçlendirmek ve kamuoyunun dikkatini çekmek istedik. Halikarnas Balıkçısı ile başlayan bu duyarlılık sürecinin devam etmesi için çaba gösteriyoruz…"
Bu çocukları ayakta alkışlamak gerekir. Kentli olma ve yaşadığı kentin değerlerine sahip çıkma diye buna denir. Bravo size…





Gülmelik

DURSUN, iş için müracaatta bulunmuş. İşe alınması için bazı evraklarla birlikte 8 adet de vesikalık fotoğraf istemişler.
Ancak Dursun vesikalık fotoğrafın ne olduğunu bilmiyormuş.
Hemen akıl hocası Temel’in yanına koşmuş. Durumu anlatmış. Temel:
- Pilduğum gadarıyla vesikaluk fotoğraf, pelden yukari çekilen fotoğraftır da... Sen şuraya çukur kaz içine gir. Pende fotoğraf makinesi getireyum. Fotoğrafını çeker veruruz demiş.
Dursun başlamış çukur kazmaya. Temel de, fotoğraf makinesi getirmeye gitmiş.
Temel, bir süre sonra geri dönmüş  ve bir de ne görsün? Dursun 8 tane çukur kazmış… Temel:
- Ula Dursun, niye 8 çukur kazdın daaa? Diye sormuş. Dursun da:
- 8 vesikaluk lazım ya, onun için… demiş. Temel sinirlenmiş ve vermiş cevabını:  
- Ula salak, pen zaten 8 tane fotoğraf makinesu getirdiydum daa…


Tanıdınız mı?           (Devamı, yazının sonunda...)





  

                                                                                                                  

Ajanda

1)      İzmir’in Paris’teki EXPO sunumuna 62 gün kaldı…
2)      30 Mart 2014 Pazar günü yapılacak olan yerel seçimlere 186 gün kaldı…
3)      AKP’de, aday adaylığı için başvuru süresi 29 gün sonra başlıyor…
4)      Sanatçı Zeki Müren’in aramızdan ayrılışının 17. Yılı…
5)      Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Yörük Ali Efe’nin, aramızdan ayrılışının 62. Yılı


Diyorum ki…

* BAŞBAKAN’a, en hassas sesleri bile duymaya yarayan steteskop armağan edilmiş… Umarız Başbakan bundan sonra, işçilerin, memurların, öğrencilerin, gençlerin, köylünün, esnafın, kısacası “halkın” sesini daha iyi duyar…

* CHP İl Başkanı Ali Engin, Ankara’ya gidip, Genel Başkan’a “Aziz beye muhtaç değilsiniz” diyen ve bazılarının vekalet verdiği İlçe Başkanları’na çok sinirlenmiş ve “Bir ilçe yönetiminin işi belediye başkanı ya da belediyenin çalışmaları değildir. Seçime gidiyoruz. İlçede kaç sandık var. Görevliler kimler, nasıl çalışacaksınız? Bunlara bakacaksınız. Bu tür konular parti yönetimlerinin işi değildir” demiş… Doğru mu? Evet doğru. İlçe başkanları, aynı zamanda belediye meclisi parti grup başkanı olursa, işler de böyle karışır. Buna, birileri durumdan fena halde vazife çıkarmış ve haddini aşmış denir…

* BU aralar Ankara’ya giden olursa haberim olsun… Ben de, “bu iktidarı istemiyorum” diye vekalet vereceğim de…

* YENİ demokratikleşme paketi, bu hafta açıklanacakmış… Bu paketlerle, ülkede demokrasinin olmadığı kanıtlanmış olmuyor mu? Ayrıca, benim bu paketlerden demokrasi, adalet, insan hakları adına hiç umudum yok… Çünkü, paketin adı üstünde: Demokratikleşme…

* BAŞBAKAN demiş ki:  “benin halkım nohuta, pirince, kömüre oyunu satmayacak kadar şereflidir…” Doğru ama, asıl şereflilik, onları dağıtırken AKP’ye oy istememek ve vatandaşı muhtaç duruma düşürmeyecek düzeni sağlamak değil midir?

* BU ülkede hala namuslu, erdemli, ahlaklı, değerlere inançlı ve saygılı  insanların varlığını görmek ve hissetmek, insanı mutlu kılıyor… Ve bu insanların sayısı hiç de az değil… En azından, bu satıları okuyanlar böyle değil mi?

* BU yıl 9.su düzenlenecek olan Mahzar Zorlu Halı Saha Futbol Turnuvası, ekim ayında başlıyor. Turnuvanın kuraları, Perşembe günü Altay Sosyal Dayanışma Derneği’nde çekilecek. Turnuvaya katılmak isteyen firmalara, masterlere, kuruluşlara ve şirketlere buradan duyurulur… 

* YAPILAN araştırmalara göre Salyangozlar, üç yıl süreyle uyuyabiliyormuş… Sanki marifet… Türk halkı on yıldır uyuyor, uyutuluyor…

* HAYATTA en çok kızdığım şey şu: Birisinden bir konuda bilgi istiyorsunuz. Diyor ki: “Tamam ama şimdi olmaz. Daha sonra bana hatırlat…” Ben de onlara diyorum ki, “Benim senden ne istediğimi, eğer sen bana hatırlatırsan, ben de sana senden ne istediğimi sana hatırlatmış olurum…” Nasıl yanıt ama…

* BABA… Varsın kalmasın babadan villa,  olmasın para ya da araba. Üzülme baba, takma kafana.
Alın terinle ekmek kazandın ya, O yeter bana…

* TENCERE tava çalanlar yerine, Devletin kasasından çalanları ihbar etsek olmaz mı?





 TANIDINIZ MI?
1)      Feyzi Hepşenkal (Gazeteci)
2)      Işık Teoman (Konak Belediyesi Basın Danışmanı-Gazeteci)
3)      Nebil Özgentürk ( TV Programcısı, Gazeteci-Yazar)